قَالَا رَبَّـنَٓا اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى
قَالَا رَبَّـنَٓا اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى
Fiil cümlesidir. قَالَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur.
رَبَّـنَٓا cümlesi itiraziyyedir. Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ , muzâftır.Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Münada alem ise veya mütekellim ya’sına muzâfsa yahut nida edilen, nida edenin yakınında bulunursa nida harfi hazf edilebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Mekulü’l-kavli, اِنَّـنَا نَخَافُ ‘dir. قَالَا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
نَا mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. نَخَافُ fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. نَخَافُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ‘dur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel amili نَخَافُ olan fiilin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَفْرُطَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. عَلَيْنَٓا car mecruru يَفْرُطَ fiiline müteallıktır.
اَوْ atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْ يَطْغٰى fiili, atıf harfi اَوْ ile اَنْ يَفْرُطَ ‘ya matuftur. يَطْغٰى elif üzere mukadder fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.قَالَا رَبَّـنَٓا اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى
Fasılla gelen ayette fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَا fiilinin mekulü’l-kavli olan … رَبَّـنَٓا اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ , nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nida harfinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu hazif, mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.
Nidanın cevabı olan اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır. Bu tekidde muhataplarını inandırmak maksadı değil, korkularının fazla olduğuna işaret vardır.
Veya رَبَّـنَٓا cümlesi itiraziyye, اِنَّـنَا نَخَافُ cümlesi, قَالَا fiilinin mekulü’l-kavlidir. (Mahmud Sâfî)
İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. Çeşitli gayelere binaen araya girmiş saplama bir cümle olan itirâziyye cümlesinin, ana cümlenin anlamına tesiri yoktur. (Sevinç Resul, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”In Kullanımı)
اِنَّٓ ’nin haberi olan نَخَافُ muzari sıygada fiil cümlesidir. Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
رَبَّـنَا izafetinde, Rabb isminin muzâfun ileyhi olan ـنَا zamirinin ait olduğu Hz. Musa ve kardeşi, şan ve şeref kazanmıştır. Bu izafet onların Allah’ın rububiyyet vasfına sığınma isteklerine ve rablerinden rahmet istirhamlarına işaret eder.
Cümledeki masdar harfi اَنْ ve akabindeki يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا muzari fiil cümlesi, masdar tevilinde نَخَافُ fiilinin mef’ûlü konumundadır. Masdar-ı müevvel, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.
Aynı üslupta gelen ikinci masdar-ı müevvel, birinciye hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir.
يَفْرُطُ /aşırı davranmak fiili acele etmek ve öne geçmek demektir. نَصَرَ babından (1. bab) فَرَطَ - يَفْرُطُ olarak gelir. الفارِطُ : İçmek için suya giden kalabalığı geçip suya ilk varan kişiye denir. (Âşûr)
اَنْ يَطْغٰى .. daki اَنْ , bu fiilde tekrarlanmış ve طَغٰىۚ fiili bu kez muzari gelmiştir. Bu, onun azgınlığının devam edeceğini düşündüklerini gösterir.
اَنْ ve نَا ‘ların tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
يَفْرُطَ - يَطْغٰى kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Musa (as), önce, اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا [Bize karşı aşırı gitmesinden] demiş, sonra da yahut اَنْ يَطْغٰى [azgınlığını artırmasından] demiştir. Çünkü Firavun'un Allah hakkındaki azgınlığı, Hz. Musa ve Hz. Harun hakkındaki aşırı gidişinden daha büyük ve önemlidir. (Fahreddin er-Râzî)
["İkisi dediler ki: "Rabbimiz! Onun bize karşı aşırı davranmasından, yahut taşkınlık etmesinden korkuyoruz."]
Bunu söyleyen hakikatte Hz. Musa olduğu halde bu sözün her ikisine isnad edilmesi, şunu belirtmek içindir: Bu tebliğ ve irşatta, asıl olan Hz. Musa'dır; Hz. Harun ise, bütün yaptıklarında ona tâbidir. Mümkündür ki, Hz. Harun, ikisi buluştuktan sonra bunu söylemiş; sonra ayet nazil olduğunda, Hz. Harun'un sözü de Hz. Musa'nın sözü ile beraber hikâye edilmiştir. Burada mutlak olarak taşkınlığın (tuğyanın) zikredilmesi, hüsnü edeptendir. (Ebüssuûd)