Enbiyâ Sûresi 100. Ayet

لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ  ...

Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَهُمْ onlar için vardır
2 فِيهَا orada
3 زَفِيرٌ bir inleme ز ف ر
4 وَهُمْ ve onlar
5 فِيهَا orada
6 لَا hiçbir şey
7 يَسْمَعُونَ işitmezler س م ع
 
Yüce Allah’ı bırakıp da kendilerine hiçbir fayda veya zarar veremeyen putlara tapanlar, taptıkları putlarla birlikte cehennemin yakıtı olacaklardır. 99. âyet, tanrı diye tapılan, fakat kendilerini dahi cehennem ateşinden koruyamayan putların ne derece âciz varlıklar olduğunu ifade eder; dolaylı olarak insanlara âciz varlıklara kul olmak yerine Allah’a teslim olmalarını telkin eder. Putperestler, tanrılarının da kendileriyle birlikte cehennemde yandığını görünce hatalarının büyüklüğünü daha iyi anlayacaklar; böylece hem vicdanen hem de bedenen azap çekecekler; ağır hasta ve yaralılar gibi inim inim inleyeceklerdir.
 
 Görmek, işitmek, konuşmak insanlara verilen nimetlerin en büyüklerinden olduğu için Allah Teâlâ, dünyada bâtıl tanrılara tapanları kıyamet gününde bu nimetlerden mahrum edeceğini; onları kör, sağır ve dilsiz olarak haşredeceğini bildirmektedir (krş. İsrâ 17/97). 101-103. “En büyük dehşet”ten maksat, öldükten sonra dirilme, hesap verme ve cezayı içeren kıyamet gerçeğidir. Bu dünyada Allah’a iman edip erdemli işler yapanlar o günün dehşetinden etkilenmeyeceklerdir. Zira onları melekler karşılayacak ve “İşte bu size vaad edilmiş olan mutlu gününüzdür” diyerek müjdeler vereceklerdir. Nitekim başka bir âyete göre de dünyada Allah’a inanıp O’nun dosdoğru yolunda yürüyenleri kıyamet gününde melekler karşılayacak ve onlara korkmamalarını, tasalanmamalarını, kendilerine vaad edilen cennetlerle sevinmelerini söyleyeceklerdir (Fussılet 41/30-33).
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 702-703
 

لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ

 

İsim cümlesidir.  لَهُمْ  car mecruru, mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  ف۪يهَا  car mecruru mahzuf habere müteallıktır. زَف۪يرٌ  muahhar mübteda olarak lafzen merfûdur.  

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ cümlesi  وَ ’la makabline matuftur. Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.

ف۪يهَا  car mecruru  يَسْمَعُونَ  fiiline müteallıktır.

لَا يَسْمَعُونَ  cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَسْمَعُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

 

لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Sübut ve istimrar ifade eden bu isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Car mecrur  ف۪يهَا , mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  زَف۪يرٌ , muahhar mübtedadır. 

وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ  cümlesi öncesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsned olan  لَا يَسْمَعُونَ  cümlesi, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Menfi muzari fiil cümlesi formunda gelmesi cümleye hükmü takviye, hudûs ve teceddüt anlamları katmıştır. Ayrıca muzari fiilde muhatabın muhayyilesini (hayal gücünü) harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  ف۪يهَا , habere takdim edilmiştir.

Cenab-ı Hakk'ın “Bunlar orada da duymayacaklardır.” ifadesindeki  هُمْ zamiri, tapılan putlara racidir. Yani “O putlar, onların çığlıklarını ve şikayetlerini duyamazlar.” demek olup bu da “Onlar onlara yardım edemezler.” manasındadır. (Fahreddin er-Râzî) Dolayısıyla lâzım zikredilmiş, melzûm kastedilmiştir. Mecaz-ı mürseldir. 

[Onların orada bir solumaları var ki…] inleme ve şiddetle nefes almaktır, bu da bazılarının fiilini hepsine nispet kabilindendir. Eğer taptıklarınız ( تَعْبُدُونَ Ayet: 98) ifadesinden putlar kast edilirse genelleme yapılmış olur. (Beyzâvî)