قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّۜ وَرَبُّنَا الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi ki |
|
2 | رَبِّ | Rabbim |
|
3 | احْكُمْ | hükmet |
|
4 | بِالْحَقِّ | hak ile |
|
5 | وَرَبُّنَا | ve Rabbimiz |
|
6 | الرَّحْمَٰنُ | çok merhamet edendir |
|
7 | الْمُسْتَعَانُ | O’nun yardımına sığınılır |
|
8 | عَلَىٰ | karşı |
|
9 | مَا | şeye |
|
10 | تَصِفُونَ | sizin nitelendirdiğiniz |
|
قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّۜ وَرَبُّنَا الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
Mekulü’l-kavli رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقّ ’dur. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
رَبِّ münada olarak mansubdur. Nida harfi ve muzâfun ileyh mahzuftur. رَبِّ kelimesinin sonundaki esre, mütekellim zamirinden ivazdır. Nidanın cevabı احْكُمْ بِالْحَقّۜ ’dir.
احْكُمْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. بِالْحَقِّۜ car mecruru احْكُمْ fiiline müteallıktır.
Allah Teâlâ’nın sözündeki بِالْحَقّ ’deki بِ harf-i ceri mülâbese içindir. (Âşûr)
بِ harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık-bedel, istiane, zaman-mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada zaid manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَ atıf harfidir. رَبُّنَا mübteda olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
الرَّحْمٰنُ haber olup lafzen merfûdur. الْمُسْتَعَانُ ikinci haber olup lafzen merfûdur.
مَا ve masdar-ı müevvel, عَلٰى harf-i ceriyle birlikte الْمُسْتَعَانُ ’ye müteallıktır.
تَصِفُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
الْمُسْتَعَانُ sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istifâl babının ism-i mef’ûlüdür.
قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّۜ وَرَبُّنَا الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ
Bu ayet, Peygamberimizin (sav) duasını hikâye etmektedir. Yani ey Rabbim! Bizimle Mekke halkı arasında adaletli hükmünü ver ki, bu ilâhî adalet, acil ağır bir azabı gerektirmektedir. Peygamberimizin (sav) bu duası kabul olundu. Nitekim onlar Bedir Savaşı’nda cezalandırıldılar hem de nasıl cezalandırıldılar! (Ebüssuûd)
İstinaf cümlesi olarak fasılla gelen ayette Allah Teâlâ, Hz.Peygamberin sözlerini bildiriyor. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Hz. Peygamberin Rabbine seslenişi olan mekulü’l-kavl cümlesi رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّۜ , nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nida harfinin ve münadanın muzâfun ileyhinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Nidanın cevabı olan احْكُمْ بِالْحَقِّۜ cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümle emir üslubunda gelse de vaz edildiği emir anlamından çıkarak dua manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
رَبِّ izafeti, mahzuf muzâfun ileyh için şeref ifade eder. Muzâfun ileyhin hazfi, Hz. Peygamberin Rabbine yakın olma isteğine işarettir.
Kur'an-ı Kerim ayetlerinde çoğunlukla رَبّ kelimesinden önce nida harfi hazf olur. (Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi رَبُّنَا الرَّحْمٰنُ , mekulü’l-kavle matuftur. Faide-i haber inkârî kelamdır.
Müsnedün ileyh رَبُّنَا , muzâfun ileyhe tazim için ve veciz ifade kastıyla izafet formunda gelmiştir. نَا zamiri Hz. Peygamber ve Müslümanlara aittir.
Müsned olan الرَّحْمٰنُ , el takısıyla marife gelerek bu vasfın mübtedada kemâl derecede olduğuna işaret etmesinin yanında kasr ifade etmiştir.
الْمُسْتَعَانُ ikinci haberdir.
Veya الرَّحْمٰنُ , müsnedün ileyh olan رَبُّنَا ’dan bedel, الْمُسْتَعَانُ haberdir. (Âşûr)
Masdar harfi مَا ve sılası olan تَصِفُونَ , masdar tevilinde عَلٰى harf-i ceriyle birlikte الْمُسْتَعَانُ ’ya müteallıktır. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudus, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Beyzâvî şöyle der: “Cenab-ı Hak bu sureyi, [De ki: Ya Rabbi hak ile hükmet] ifadesiyle bitirmiştir. Çünkü Hz. Peygamber onlara tebliğ ve beyanda bulunma hususunda zirveye çıkmış, onlar da ona eziyet etme ve onu yalanlama hususunda doruk noktaya varmışlardı. Böylece Cenab-ı Hakk'ın ona bunu emretmesinin nihai gayesi, onu teselli etmek ve maksadının da onların maslahatını gözetmek olduğunu bildirmek olmuştur. Binaenaleyh onlar, ille de küfürlerini devam ettirmek isterlerse Seninle onlar arasında ya cihadla veya başkasıyla olan azabı hemencecik vermek yahut bunu tehir etmek suretiyle Seninle onlar arasında hakla hükmetmesi için Rabbine dönüp O'na yalvarıp yakarman lazımdır... Gecikse bile olacak olan şey, yakın sayılır. (Fahreddin er-Râzî)
احْكُمْ - الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ kelimeleri arasında muhataptan gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)
Bundan önceki cümlede Peygamberimiz (sav), رَبِّ / Rabbim! demiş, çünkü bu kabil dua, Peygamberimize mahsus vazifelerdendir. Bu cümlede ise رَبُّنَا / Rabbimiz demiş, çünkü yardım dilemek, bütün müminler için umumi vazifelerdendir. (Ebüssuûd)
Bu suredeki ayetlerin çoğunda son kelimeler cemi müzekker salim kalıbında gelerek, güzel seci örnekleri oluşturmuştur.
Surenin sonunda kıyametin zikredilmesi, başında zikredilen hesabın yaklaşması ve insanların gaflet içinde bundan yüz çevirmiş olmaları manasıyla uyumludur. Kur’an, beliğ olduğunu, onların nispet ettikleri sihir ve benzeri şeylere karşı risaletin rahmet olduğunu, ilk ayetlerde zikredilen acele ettikleri şeylerin detaylarını zikretmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 246)