Enbiyâ Sûresi 21. Ayet

اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ  ...

Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek birtakım ilâhlar mı edindiler?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَمِ yoksa
2 اتَّخَذُوا edindiler mi? ا خ ذ
3 الِهَةً tanrılar ا ل ه
4 مِنَ -den
5 الْأَرْضِ yer- ا ر ض
6 هُمْ onları
7 يُنْشِرُونَ diriltecek ن ش ر
 
Sûrenin başından buraya kadar daha çok peygamberlikle ilgili konulara yer verildi. Burada ise (21-29) Allah’ın birliğinin ispatı, eşinin, benzerinin ve zıddının bulunmayışı gibi konular ele alınmaktadır. Müşrikler Allah’ın varlığına ve evrenin yaratıcısı olduğuna inandıkları halde elleriyle yaptıkları putları O’na ortak koşup onlara tapıyorlar; böylece putların kendilerini Allah’a yaklaştıracağına ve kendilerini O’nun vereceği cezadan koruyacağına inanıyorlardı. Ancak öldükten sonra dirilmeye inanmadıkları için putların ölüleri dirilteceğini iddia etmiyorlar, aksine böyle bir şeyin olamayacağını savunuyorlardı (bk. Yâsîn36/78). Ama onlar, kendisine tanrı diye tapılan bir varlığın öldürme ve diriltme gücüne sahip olması gerektiğini, oysa taş ve ağaçlardan yontarak yaptıkları cansız putların ölüleri diriltmesinin söz konusu olamayacağını düşünemiyorlardı.
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 672
 

اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ

 

اَمْ  munkatıadır.  بل  ve hemze manasındadır.  اتَّخَذُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اٰلِهَةً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

اتَّخَذُوا  fiili değiştirme manasına gelen kalp fiillerdendir. Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar,

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamulü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنَ الْاَرْضِ  car mecruru  اتَّخَذُٓوا ’nün mahzuf ikinci mef’ûlün bihine yada  اٰلِهَةً ’nin sıfatına müteallıktır. 

Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

يُنْشِرُونَ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.  يُنْشِرُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. 

يُنْشِرُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نشر ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

اتَّخَذُٓوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  أخذ ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ 

 

Müstenefe olan ilk cümle istifham üslubunda talebi inşai isnadtır.  اَمِ, hemze ve  بل manasını taşıyan munkatıadır. Buradaki hemze inkâri manadadır. Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen, soru sorup cevap bekleme kastı taşımadan, tevbih ve takrir manasına geldiği için mecazı mürsel mürekkebdir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Sorunun cevabını bilmemesi veya cevap beklemesi söz konusu olamadığı için ayette tecâhül-i ârif sanatı vardır.

اَمِ / Yoksa? Em-i munkatı’ olup  بل  anlamındadır; kendisinden öncesini bir kenara bırakıp kendisinden sonrasının yadırgandığını ifade eder. Yadırganan ise onların yeryüzünde yaşayanlar arasından ölüleri diriltecek birtakım tanrılar edinmeleridir. (Keşşâf)

اتَّخَذُٓوا  fiili  اِفْتِعال  babındandır.  اِفْتِعال  bâbı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir  şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. 

Cümle müspet mazi fiil sıygasında gelmiştir. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)

Putların yere nispet edilmesinin manası, onların, yeryüzünde kendisine tapılan putlar olduğunu bildirmektir. Çünkü ilâhlar, yersel ve göksel olmak üzere ikiye ayrılır. Ayette bahsedilen ilâhlar ile yer cinsinden olan ilâhların kastedilmiş olması mümkündür. Çünkü bu putlar, bir kısım taşlardan yontulmuş veyahutta yerdeki bazı madenlerden imal edilmiş şeylerdir. (Fahreddin er-Râzî)  


 هُمْ يُنْشِرُونَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlenin,  اٰلِهَةً  için sıfat olması da caizdir.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

اٰلِهَةً ’deki tenvin teksir ve tahkir ifade eder. Teksir kemiyet bakımından, tahkir ise keyfiyet bakımından fazlalığı ifade eder.

Onlar ilâhlarının kendilerini yeniden dirilteceğini iddia etmedikleri halde, kendilerini yeniden diriltecek ilâh edinmeleri kınanmıştır. Evet, onlar ba'si inkâr etmişlerdir ama yeniden diriltmek ilâh olmanın lâzımıdır. Zira ilâh ismi her şeye muktedir olan zata verilir. Yeniden diriltmek de imkân dairesinde olan her şeye muktedir olmak manası kapsamındadır. Ayet-i kerimede ilâhların arza nispet edilmesi, taptıkları ilâhların arza ait olması nedeniyledir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 55)