قُلْ اِنَّـمَٓا اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِۘ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَا يُنْذَرُونَ
قُلْ اِنَّـمَٓا اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِۘ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَا يُنْذَرُونَ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. Mekulü’l-kavli, اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِۘ ’dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنَّـمَٓا kâffe ve mekfufedir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise اِنَّ harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan مَا demektir.
اُنْذِرُكُمْ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. بِالْوَحْيِ car mecruru اُنْذِرُكُمْ fiiline müteallıktır.
وَ istînâfiyyedir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَسْمَعُ merfû muzari fiildir. الصُّمُّ fail olup lafzen merfûdur. الدُّعَٓاءَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اِذَا şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.
إِذَا : dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir:
a) إِذَا fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.
b) إِذَا nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbâl, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.
c) Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا harfi zaiddir. يُنْذَرُونَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُنْذَرُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
يُنْذَرُونَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi نذر ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
قُلْ اِنَّـمَٓا اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِۘ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan …اُنْذِرُكُمْ cümlesi, اِنَّمَا kasr edatıyla tekid edilmiş muzari fiil cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Kasr, fiille car mecrur arasındadır. اُنْذِرُكُمْ maksûr/mevsûf, بِالْوَحْيِۘ maksûrun aleyh/sıfattır.
Kelam, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. Bu sıfatla ilgili olanlara kasredilmiştir. Bu iki kasr yerindedir ve Kur'an'dan önce Arapların sözünde bunun bir örneğini görmedim. (Âşûr)
وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَا يُنْذَرُونَ
İkinci cümleye dahil olan وَ, istînâfiyyedir. Cümle, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber, ibtidaî kelamdır.
اِذَا , burada şart anlamı olmayan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olmuştur. Muzâfun ileyh olan يُنْذَرُونَ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber, zaid مَا sebebiyle talebî kelamdır.
Son fiil meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَا يُنْذَرُونَ [Sağırlar çağrıyı işitmez] cümlesinde istiare vardır. Burada الصُّمُّ (sağırlar) kelimesi, الكفّار (kâfirler) için müstear olarak kullanılmıştır. Çünkü onlar çağırmayı işitmeyen, seslenmeyi anlamayan hayvanlar gibidir. (Safvetü’t Tefasir)
Onlara sağırlar deyip de onları zamir yerine koyması sağır gibi davrandıklarını ve dinledikleri şeyden yararlanmadıklarını göstermek içindir. (Beyzâvî)
Ayette işitme duyusu (الصُّمُّ) olumsuz manada gelmiştir. Çünkü uyarı (انْذار), duyulan cinstendir. “Sağırlar, müjdeleyicinin ve uyarıcının çağrısını duymuyorsa neden ‘uyarıldıklarında’ sözü getirilmiştir?” şeklindeki soruya cevabımız; الصُّمُّ kelimesinde uyarılan o kişilere işaret eden ال takısının, cins değil de ahd (bilinirlik, belirlilik) ifade etmesidir. Yani uyarı ayetlerini duymamak için kulaklarını tıkayarak sağır kesilen belli bir kesim kastedilmiştir. Vahiy, kulak vasıtasıyla işitildiği için ayette الصُّمُّ [Sağırlar] lafzının zikredilmesi uygun düşmüştür. (İzzet Marangozoğlu, Fâdıl Sâlih Es-Sâmerrâî’nin Beyânî Tefsir Anlayışı)
الصُّمُّ kelimesindeki marifelik, istiğrak içindir. (Âşûr)
اُنْذِرُكُمْ - يُنْذَرُونَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. يَسْمَعُ - الصُّمُّ kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatı vardır.