وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ
وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. إِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder.
Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa “اِنْ ” kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَسَّتْهُمْ şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir. هُمْ zamiri mefulün bih olup mahallen mansubdur. تْ te’nis alametidir. نَفْحَةٌ fail olup lafzen merfûdur.
مِنْ عَذَابِ car mecruru نَفْحَةٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir. رَبِّكَ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.
لَيَقُولُنَّ fiilinin sonundaki nun, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. يَقُولُنَّ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. İki sakin bir araya geldiği için fail mahzuftur.
Tekid nunları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
يَا وَيْلَنَٓا cümlesi itiraziyyedir. يَا nida harfidir. وَيْلَنَٓا münadadır. Mütekellim zamir نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Mekulü’l-kavli اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ’dir. لَيَقُولُنَّ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. نَا mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. كُنَّا ’nın dahil olduğu isim cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
كُنَّا nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. نَا mütekellim zamiri كُنَّا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur.
ظَالِم۪ينَ kelimesi, كُنَّا ’nın haberi olup nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. ظَالِم۪ينَ kelimesi sülasi mücerredi ظلم olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Şartın cevabı kasemin cevabının delaletiyle mahzuftur.
وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ
وَ istînâfiyye, لَ mahzuf kasem fiiline işaret eden lam-ı muvattie, إنْ şart harfidir. Ayet, kasem üslubunda gayrı talebî inşâ cümlesidir. Mahzuf kasemin cevabı şart üslubunda gelmiştir.
Şart cümlesi olan مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88)
إنْ şart harfi, maziyi muzariye çevirir. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 106)
عَذَابِ رَبِّكَ izafeti, Rabb ismine muzâfun ileyh olması sebebiyle كَ zamirinin ait olduğu Hz. Peygambere şan ve şeref, yine Rabb ismine muzâf olması dolayısıyla عَذَابِ ’ye tazim ifade etmiştir.
Mütekellim Allah Teâlâ olduğu için Rabb lafzında tecrîd sanatı vardır.
Keşşâf sahibi şöyle der: Ayetteki مَسَّتْهُمْ ve نَفْحَةٌ lafızlarında üç çeşit tekid vardır: مَسَّ lafzının kullanılmış olması, نَفْحَةٌ lafzındaki “azlık” manası. Ayette نَفْحَةٌ lafzının, ism-i merre (bir kerre) vezni ile kullanılması. (Fahreddin er-Râzî)
Bu ayet-i kerîmede görüldüğü gibi نَفْحَةٌ kelimesi taklîl ifade etmek üzere nekre gelmiştir. Yani O’nun azabından cılız, zayıf bir nefha bile dokunsa; bu çok büyük bir azaptır manasını taşır. Tabi burada tehekküm ve alay ifadesi de vardır. Çünkü نَفْحَةٌ kelimesi güzel, temiz şeyler için de kullanılabilir. Burada tahakkümî istiare yoluyla şer manasında kullanılmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Zemahşerî bu ayetin tefsirinde مَسَّتْهُمْ [dokunsa] ve نَفْحَةٌ [bir esinti] kelimelerinin anlamı nasıl zirveye taşıdığı üzerinde durur. Böylece insanın küçücük (ez-Zemahşerî نَفْحَةٌ kelimesinde, azlık, bir defalık ve düşük yoğunluk olmak üzere üç yönlü mübalağa olduğunu kaydeder) bir zorlanmada bile suçunu itiraf edeceği vurgulanmaktadır. Ayet insanın ilâhi kudret karşısındaki çaresizliğini belirterek güçlü bir sakındırma öğesi de taşımaktadır. (İsmail Bayer, Keşşâf Tefsirinde Belâgat Uygulamaları)
لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ , kasemin cevabıdır. Cümleye dahil olan لَ , kasemin cevabının başına gelen harftir. Tekid ifade eder. Cevap cümlesi olan …لَيَقُولُنَّ , müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkâri kelamdır. Lam ve nûn-u sakile ile tekid edilmiştir.
لَيَقُولُنَّ fiilinin mekulü’l-kavli يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle beddua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
يَا وَيْلَنَٓا cümlesinin itiraziyye olması da caizdir. O takdirde يَا tenbih, وَيْلَ mahzuf fiilin mef'ûlu mutlakıdır.
وَيْلَ , elem verici azap, şerlerin en kötüsüdür. Tahkir ifade eder.
Nidanın cevabı olan اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Haberi, كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. كَانَ ’nin haberi olan ظَالِم۪ينَ ’nin, ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir. Bunun manası zalimliğin onlarda sabit olduğu, onlardan hiçbir şekilde ayrılmadığıdır.
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hûdûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa, bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fâil’in İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)
Şart cümlesinin cevabı, kasemin cevabının delaletiyle hazf edilmiştir. Mahzuf cevapla birlikte cümle, şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır. Kasem fiilinin ve şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Kâfirlerin, pişmanlıklarını ifade ederken kullandıkları üslup, pişmanlık derecelerini göstermek bakımından dikkate değerdir. Cümlenin müsnedine كَانَ ’yi dahil etmeleri, mütekellim zamirini tekrarlamaları, kendi kendilerine beddua etmeleri bunun delilidir.
Kendilerini zalim diye nitelemeleri, وَيْلَ ’le (kendilerine beddua etmekle) uyumlu olmuştur.
Bu ayette الظُّلْمُ ile şirk kastedilmektedir. Çünkü şirk koştukları kendilerine malumdur ama kendilerine azabtan bir esinti dokunması kendilerince malum değildir. (Âşûr)