Enbiyâ Sûresi 88. Ayet

فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ  ...

Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَاسْتَجَبْنَا biz de kabul ettik ج و ب
2 لَهُ onu(n du’asını)
3 وَنَجَّيْنَاهُ ve onu kurtardık ن ج و
4 مِنَ
5 الْغَمِّ tasadan غ م م
6 وَكَذَٰلِكَ işte böyle
7 نُنْجِي biz kurtarırız ن ج و
8 الْمُؤْمِنِينَ inananları ا م ن
 
Zünnûn, Yûnus peygamberin lakabıdır. Balık tarafından yutulduğu için kendisine Zünnûn lakabı verildiği söylenir. Putlara tapan Ninevâ (Ninova) halkını tevhid dinine davet etmekle görevlendirilmiş olan Hz. Yûnus, halkı uzun süre dine davet etmesine rağmen kendisine çok az kimse iman etmişti. Bu durum karşısında ümidini yitiren Yûnus, kavmine kızmış, onların başına gelecek bir musibetten kendisini kurtarmak için gemiye binip şehirden uzaklaşmıştır. Bindiği gemi, yükünün fazla olması sebebiyle batmaya yüz tutunca geminin yükünü hafifletmek üzere çekilen kura neticesinde denize atılmış ve bir balık tarafından yutulmuştur. İşte Yûnus’un karanlıklar içinde yaptığı duadan maksat bu balığın karnında iken yaptığı duadır. Yüce Allah Yûnus’un duasını kabul ederek onu bu sıkıntıdan kurtarmış, balık onu hasta bir halde açık bir yere bırakmıştır; Yûnus iyileştikten sonra tekrar kavmine dönmüştür. Kendilerinden ümit keserek terkettiği kavmi ise, sonunda gerçeği görerek putperestliği bırakmışlar, tövbe edip Allah’ın birliği inancına döndükleri için azaptan kurtulmuşlardır. 
 
Başka bir rivayete göre Hz. Yûnus kavmine, inanmadıkları takdirde bir azaba uğrayacaklarını bildirmiş, ancak onlar tövbe edip imana geldikleri için bu azap tahakkuk etmemiştir. Onların imana geldiklerinden habersiz olan Yûnus, belirttiği azabın vaktinde gerçekleşmediğini görünce kendisinin alay konusu olacağını düşünerek kızgın bir halde kavminden ayrılıp gitmiştir (Yûnus ve kavmi hakkında daha fazla bilgi için bk. Yûnus10/98; Sâffât 37/139-148; Kitâb-ı Mukaddes, Yûnus, 1/1; 4/11). 89-90. Zekeriyyâ aleyhisselâm İsrâiloğulları’na gönderilmiş son peygamberlerden biri ve Hz. Yahyâ’nın babasıdır. Milâttan önce I. yüzyılda Kudüs’te yaşamış olan Zekeriyyâ peygamberle ilgili olarak Kur’ân-ı Kerîm’de verilen bilgiler, daha çok onun yaşlılık dönemine aittir (Zekeriyyâ, eşi ve Yahyâ hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/37-41; Meryem 19/2-11
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 697
 

فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  اسْتَجَبْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. 

Muzari fiillerin (أَنَا – أَنْتَ – نَخْنُ ...) zamirleri fail (özne) konumunda olduklarında vücûben (zorunlu olarak) müstetir olurlar yani bariz zamir olarak açık şekilde yazılmaları mümkün olmadığı gibi bunların yerine açık bir isim söylenmesi de mümkün değildir. (هُوَ - هِيَ) zamirlerinin müstetir oluşu ise mazi fiilde de muzari fiilde de vücûben değil cevazendir yani bunların müstetir zamir olarak kullanılmaları zorunlu olmayıp bu zamirlerin yerine istenildiği takdirde açık isim getirilmesi de mümkündür. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَهُ  car mecruru  اسْتَجَبْنَا  fiiline müteallıktır.

نَجَّيْنَاهُ  atıf harfi  وَ la  اسْتَجَبْنَا ya matuftur. 

نَجَّيْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

مِنَ الْغَمّ  car mecruru  نَجَّيْنَاهُ  fiiline müteallıktır.

اسْتَجَبْنَا  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  جوب ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar. 

  

وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ


وَ  istînâfiyyedir.  كَ  harf-i cerdir.  مثل  “gibi” demektir. Bu ibare, amili  نُنْجِي  olan mahzuf mef’ûlun mutlaka müteallıktır.

ذٰ  işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur.  ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir. 

نُنْجِي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن dur.

الْمُؤْمِن۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

الْمُؤْمِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

الصَّالِحَاتِ  kelimesi sülasisi mücerredi  صلح  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

نُنْجِي  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  نجو ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ 

 

Önceki ayetteki فَنَادٰى فِي  cümlesine  فَ  ile atfedilen  فَاسْتَجَبْنَا لَهُ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمّ  cümlesi aynı üslupta gelerek  فَاسْتَجَبْنَا لَهُ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Fiillerin azamet zamirine isnadı tazim, mazi fiil sıygasında gelmesi sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

فَاسْتَجَبْنَا  fiili  استفعال  babındadır. Bu bab fiile, talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

نَجَّيْنَاهُ  fiili  تفعيل  babındadır. Bu babın fiile kattığı anlamlar; kesret, mef’ûlu bir vasfa nispet etmek, izale, sayruret ve fiilin muayyen zamanda meydana gelişi, tevcih, huzur, isimden fiil türetmedir. Bunlardan en fazla öne çıkanı fiilde veya failde olan kesrettir. 

اَنْجَيَ  fiili ifal babından olup zorluktan ve sıkıntıdan kurtarma konusunda hızlı olunması gereken durumlarda kullanılır. Aynı kökten türeyen  نَجَّي  fiili ise tefîl babındandır ve çoğunlukla kurtarma fiilinde bir müddet bekleme ve ona zaman tanımanın söz konusu olduğu yerlerde kullanılır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Kur’an Kelimelerinin Sırlı Dünyası, s. 113)

“Biz de onun suçunu en nazik ve güzel şekilde itiraf zımnında ettiği niyazı kabul eyledik.” (Ebüssuûd)


وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ

 

Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Ayette îcâz-ı hazif vardır.  كَذٰلِكَ, amili  نُنْجِي  olan mahzuf bir mef’ûlun mutlaka müteallıktır. 

Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Muzari fiil teceddüt ve istimrar ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muarehayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَذٰلِكَ  kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem  كَ  hem de  ذٰ  işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)

كَذٰلِكَ  (İşte böyle), aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki kullanımı, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Sıkıntılara maruz kalan müminler de ihlas ile bize yalvardıklarında, onları da bundan aşağı bir kurtarmakla değil, böyle tam olarak kurtarırız. (Ebüssuûd)

كَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ  [İşte böylece müminleri kurtarırız] cümlesinde mürsel-mücmel teşbih vardır.  كَذٰلِكَ ’deki  كَ, teşbih harfidir.  ذٰلِكَ, müşebbehün bihdir. Müşebbehin konumu öyle yüce bir yerdedir ki ona benzeyecek bir şey yoktur manasındadır. Bu ifadede mübalağa sanatı vardır.

وَنَجَّيْنَاهُ  -  نُنْجِي  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

Müminleri de böyle kurtarırız ibaresi; gam ve kederlerden, ihlasla dua ettikleri takdirde kurtarırız demektir. İmam Mushaf'ta (نُجِّي) şeklindedir. (Beyzâvî)  

Bu ayette müminlerin özellikle zikredilmesinin nedeni onlara gösterilen önem ve ilgidir. Çünkü onlar, peygamberlerin sabrettiği gibi sabredemezler. Bela ve musibetlere maruz olma bakımından insanların en şiddetlisi peygamberler, sonra tahammül derecesine göre diğer insanlardır (Buharî) hadisinde de buna işaret edilmektedir. Allah müminleri, tereyağından kıl çeker gibi beladan kurtaracaktır. Bu öyle hızlı gerçekleşeceği için onlara acı ve ızdırap yerine haz ve keyif verecektir. (İzzet Marangozoğlu, Fâdıl Sâlih Es-Sâmerrâî’nin Beyânî Tefsir Anlayışı)

وكَذَلِكَ نُنْجِي المُؤْمِنِينَ  cümlesi tezyîldir. (Âşûr)

Burada müşrik Araplara tariz yapılarak, Allah’ın mü’minleri, kendi beldelerinde müşriklerin kendilerine karşı yaptıkları kötü muamelelerinden ötürü uğramış oldukları keder ve sıkıntıdan kurtardığı ifade edilmektedir. (Âşûr)