وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْداً وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ
وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْداً وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ
وَ istînâfiyyedir. زَكَرِيَّٓا mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. Takdiri, اذكر (Hatırla, düşün!) şeklindedir.
Zaman zarfı اِذْ, mukadder muzâfa müteallıktır. Takdiri, واذكر خبر زكري (Zekeriya’nın haberini hatırla!) şeklindedir.
نَادٰى ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. نَادٰى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. رَبَّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Nida harfi mahzuftur. رَبِّ münada olup fetha ile mansubdur. Mütekellim zamir ي mahzuftur. Nidanın cevabı لَا تَذَرْن۪ي فَرْداً ’dır.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَذَرْن۪ي meczum muzari fiildir. Sonundaki نِ vikayedir. Mütekellim zamiri ي mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فَرْداً mütekellim zamirinin hali olup fetha ile mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). Burada hal müfred olan hal şeklinde gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Munfasıl zamir اَنْتَ atıf harfi وَ ’la mukadder söze matuftur. Takdiri, وارزقني وارثا (Beni bir varisle rızıklandır.) şeklindedir.
Munfasıl zamir اَنْتَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
خَيْرُ mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْوَارِث۪ينَۚ muzâfun ileyh olup cer alameti ي ’dir. خَيْرُ kelimesi ism-i tafdil kalıbındandır.
İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil اَفْضَلُ veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi فُعْلَى veznindedir.
خَيْرُ ve شَرٌّ kelimeleri Kur’an-ı Kerim’de umumiyetle ism-i tafdil manasında gelmiştir. Bunların asılları اَخْيَرُ ve اَشْرَرُ veznindedir. Çok kullanıldıklarından dolayı Arap dilbilgisinde bu şekilde gelmektedir. İsm-i tafdilin geliş şekilleri:
1. ال ’sız مِنْ ’li gelir. مِنْ hazf edilebilir. Karşılaştırma içindir. “Daha” manası verir. Müfred müzekker olmalıdır.
2. ال ’lı gelir. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat
olmalıdır (yani bir önceki kelimeye uymalıdır).
3. Marifeye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat olabilir (yani bir önceki kelimeye uymalıdır) veya müfred müzekker olabilir.
4. Nekreye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Müfred müzekker olmalıdır. Burada marifeye muzâf şeklinde gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَادٰى fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi ندي ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (İşteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْوَارِث۪ينَ kelimesi, sülasi mücerredi ورث olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ
وَ, istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. Muzâfun ileyh olan زَكَرِيَّٓا ’nın amili ve muzâfı mahzuftur. Takdiri: اذكر خبر زَكَرِيَّٓا [Zekeriya’nın haberini hatırla!] şeklindedir. Bu takdire göre cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِذْ mazi ifade eden, cümleye muzâf olan zaman zarfıdır. Muzâfun ileyh olan نَادٰى رَبَّهُ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
زَكَرِيَّٓا ’e ait zamirin, رَبَّ lafzına izafesi, Hz. Zekeriya için tazim ve teşrif ifade eder.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْداً وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ
Nida için tefsiriyye olan cümle fasılla gelmiştir. Nida üslubunda gelen cümle talebî inşaî isnaddır. Münada olan رَبِّ ’de, nida harfi ve muzâfun ileyh olan mütekellim ي’sı mahzuftur. Bu hazifler mütekellimin muhatabına yakın olmak isteğine işarettir.
لَا تَذَرْن۪ي, nidanın cevabı olarak nasb mahallindedir. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nida üslubunda gelen bu cümle dua manasında olup, mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
وَ ’la takdiri وارزقني وارثا (Beni bir varisle rızıklandır) olan mukadder cümleye matuf وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesidir. Lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsned olan خَيْرُ ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir. İzafet formunda gelişi, veciz ifade kastına matuftur. Bu izafet, mevsûfun sıfatına izafesi babındandır.
وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ sözündeki varis istemekten maksat ona verilmesini istediği ve geri alınmayacak olan ihsanlardır.
Veraset mülk edinmede ve hak sahibi olmada kullanılan en güçlü lafızdır; çünkü fesh edilmez, geri dönülmez, reddetmekle iptal edilmez ve düşürülmez. (Beyzâvî)