اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ
اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هٰذِه۪ٓ ism-i işaret اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اُمَّتُكُمْ kelimesi اِنَّ’nin haberi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. وَاحِدَةً kelimesi اُمَّةً ’in sıfatı olup lafzen merfûdur.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Munfasıl zamir اَنَا۬ mübteda olarak mahallen merfûdur. رَبُّكُمْ haber olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن آمنتم بي فاعبدوني (Bana iman ettiyseniz bana kulluk edin.) şeklindedir.
اعْبُدُونِ fiili نَ ’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen يَ ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Burada bu ي harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan نِ harfinin harekesi esre gelmiştir.
اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. Müsnedün ileyhin ism-i işaretle gelmesi işaret edilenin önemini belirtmekte ve müsnedin, muhatabın zihninde daha iyi tasavvur edilerek yerleşmesini sağlamaktadır.
اُمَّتُكُمْ cümlenin haberi, اُمَّةً ise hal veya bedeldir. وَاحِدَةًۘ kelimesi اُمَّةً için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Müsnedin izafet terkibinde olması, az sözle çok anlam ifade kastına matuftur. Faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesidir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
“Bir tek din olarak” ifadesi; peygamberler arasında ihtilaf edilmeksizin, doğru olduğunda başkalarıyla karıştırılmaksızın demektir. Nasb ile bedel olarak اُمَّةً, ref ile haber olarak da امةٌ şeklinde okunmuştur. İkisi de haber olarak merfû da okunmuşlardır. (Beyzâvî)
وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ cümlesi, önceki cümleye atfedilmiştir. Atıf sebebi lafzen ve manen aralarında bulunan ittifaktır.
Veciz anlatım kastıyla gelen, رَبُّكُمْ izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan كُمْ zamiri dolayısıyla muhatap şan ve şeref kazanmıştır.
الأُمَّةِ ; aslında hali aynı olan bir topluluk demektir. Milletlerin bir/aynı olmadığı gözetilerek dini topluluk manasında kullanılmıştır. (Âşûr)
فَاعْبُدُونِ
فَ rabıtadır. Bu cümleden önce mahzuf bir şart olduğuna işaret eder. Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan فَاعْبُدُونِ cümlesi, takdiri إن آمنتم بي (Bana iman ettiyseniz) olan mahzuf şartın cevabıdır.
Mahzuf şart ve mezkûr cevabından oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Burada Allah Teâlâ, insanları abdiyete teşvik için kendini rubûbiyetle vasıflamıştır. Çünkü zelil kula, celil Rabbine abdiyetten başka şey yakışmaz. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
اُمَّةً kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
رَبُّكُمْ - فَاعْبُدُونِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.