Hac Sûresi 10. Ayet

ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟  ...

(Ona), “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir” (denir.)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ذَٰلِكَ işte bu
2 بِمَا yüzündendir
3 قَدَّمَتْ önceden yaptıkları ق د م
4 يَدَاكَ senin ellerinin ي د ي
5 وَأَنَّ ve şüphesiz
6 اللَّهَ Allah
7 لَيْسَ değildir ل ي س
8 بِظَلَّامٍ zulmedici ظ ل م
9 لِلْعَبِيدِ kullara ع ب د
 

ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟

 

Cümle mukadder mekulü’l-kavl olarak mahallen mansubdur. Takdiri,  قائلين له (Ona … diyerek) şeklindedir.

İsim cümlesidir. İsm-i işaret  ذٰلِكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur. لِ  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir.  بِ  sebebiyyedir. 

بِمَا  car mecruru mahzuf habere mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  قَدَّمَتْ يَدَاكَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

قَدَّمَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir.  يَدَا  fail olup müsenna olduğu için elif ile merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

وَ  atıf harfidir. اَنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

اللّٰهَ  lafza-i celâl  اَنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur. لَيْسَ ’nin dahil olduğu cümle  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

لَيْسَ  nakıs, camid fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. لَيْس  isim cümlesini olumsuz yapar. Sadece mazisi çekildiği için camid bir fiildir. Mazi kipinde tüm şahıs zamirlerine çekimi yapılabilmektedir. Türkçeye “değildir, yoktur, hayır” şeklinde tercüme edilir.

Bazen  لَيْسَ ’nin haberinin başına manayı tekid için zaid (بِ) harf-i ceri gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَيْسَ ’nin ismi müstetir olup takdiri هو ’dir.  بِ  zaiddir.  ظَلَّامٍ  kelimesi lafzen mecrur,  لَيْسَ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur. 

لِ  takviye içindir.  عَب۪يدِ۟  kelimesi, lafzen mecrur, mübalağalı ism-i fail olan  ظَلَّامٍ ’nin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

قَدَّمَتْ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  قدم ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. 

ظَلَّامٍ - عَب۪يدِ۟  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟

 

ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ  cümlesi takdiri  قائلين له  (Ona ….diyerek) olan mahzuf bir fiilin mekulü’l-kavldir.

İsim cümlesi formunda gelen  ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ  cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyhin işaret ismi olması, işaret edilene tahkir ifade eder. İşaret isminde tecessüm sanatı vardır. Muhatabın kalın kafalı olduğuna işaret eder.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Mecrur mahaldeki ismi mevsûl  مَا ’nın müteallakı olan haber mahzuftur. 

Mevsûlün sılası olan  قَدَّمَتْ يَدَاكَ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

ذٰلِكَ ’de istiare vardır. İşaret ismi ile günahkârların azabına işaret edilmiştir.

Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret ismiyle işaret edilirse aklî olan hissî olana benzetilmiş olduğundan istiare oluşur. Câmi’, her ikisindeki vücudun tahakkukudur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Beyân İlmi)  

Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi 57, s. 190)

Bu ayetteki  ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ  cümlesinin îrabı, ayetin belâgat özelliğini etkilemektedir. Âlûsî'nin de tercih ettiği anlaşılan birinci irâba göre  ذٰلِكَ  kelimesi mübtedadır, بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ  ifadesi haberdir. Cümle bu şekilde irâblandırıldığında iltifat sanatı tezahür etmektedir. Şöyle ki ayette bahsi geçen kişi, önce gaib zamirle ifade edilmiştir. Bu cümlede ise muhatap zamir ile ifade edilerek gaipten muhtataba dönüş şeklinde bir iltifat gerçekleşmiştir. Âlûsî bu cümlenin başka şekillerde de îrabının mümkün olduğunu söylemektedir. Diğer îrab şekline göre cümle mübteda haber değil, gizli bir fiilin mef‘ûlü konumundadır. Bu durumda cümlenin anlamı şu şekilde olabilir: “Ona denilir ki: İşte bu senin ellerinin işledikleri yüzündendir.” Âlûsî'ye göre bu irâbta muhatap zamiri kavl sözünün mekûlu konumunda bir alıntı cümle gibidir. (Âlûsî, Ruhu’l Meanî, IX, 118) 

Birinci îrabda olduğu gibi doğrudan muhatap zamire geçiş yapılmamaktadır. Bu nedenle iltifat sanatından söz edilmesinin uzak olduğu görülmektedir.

بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ  [Ellerinin sunduğu şey sebebiyle] cümlesinde mecâz-ı mürsel vardır. Alakası, sebebiyyedir. Çünkü hayrı da, şerri de yapan eldir. (Safvetu’t Tefasir)

El ifadesinde cüz-kül alakasıyla mecâz-ı mürsel sanatı vardır.

اَيْد۪ي (eller) zikredilerek tağlîb yapılmıştır. Çünkü iyi ya da kötü amellerin çoğu eller ile meydana gelmektedir. Ellerle yapılanlar bir araya getirilerek tağlîb meydana gelmektedir. (Ömer Yılmaz, Zerkeşî’nin el-Burhân fi Ulûmi’l Kur’an Adlı Eserinin Belâgat İlmi Açısından Değerlendirilmesi ve Kur’an’daki deyimler ve Zemahşerînin Keşşâfı)

Bu kimsenin uğradığı dünya rezilliği, rüsvalığı ve ahiret azabının sebebi daha önce işlediği küfür ve günahlardır. Allah facirlere (kâfir ve günahkârlara) ceza verme ve salihlere sevap verme hususundaki adaleti gereği ona bu şekilde muamelede bulunacaktır. Çünkü Allah kullarına zulmetmez. Özetle, bu ceza haktır, küfür ve büyük günah işleme sebebiyle adalettir. (Sinan Yıldız, Vehbe Zuhaylî’nin Tefsîru’l Münîr Adlı Tefsirinde Belâgat İlmi Uygulamaları)

Bu da (senin) iki elinin öne sürdüğü şey sebebiyledir: Gaibden muhataba üslup değiştirilmiştir ya da gizli kavl maddesi düşünülmüştür yani kıyamet gününde ona: Bu rezillik ve azap irtikap ettiğin küfür ve isyanlar dolayısıyladır, denilir anlamındadır. (Beyzâvî)

Masdar ve tekid harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu  وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۚ  cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahaldeki mevsûlün mahalline matuftur. 

بِظَلَّامٍ ’deki zaid  بِ  ve  اَنَّ  ile tekid edilen menfi isim cümlesi sübut ifade eder. Faide-i haber, inkâri kelamdır. Lafza-i celâlin müsnedün ileyh olması, konunun önemini vurgulayarak muhatabı ikaz içindir. 

اَنَّ ’nin haberi,  لَيْسَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Nakıs fiil  لَيْسَ ’nin haberi  بِظَلَّامٍ ’deki  بِ, tekid ifade eden zaid harftir. 

Allah lafzında tecrid sanatı vardır. Çünkü mütekellim Allah’tır.

ظَلَّامٍ  mübalağa kalıbı, kulların çok olmasındandır. (Beyzâvî) 

Masdar tevilindeki son cümle, mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri, ıtnâb babındandır.

Tezyîl, bir cümlenin diğer bir cümleyi takip etmesi ve tekîd etmek amacıyla birincinin manasını kapsaması ve onu sağlamlaştırmasına verilen isimdir. Bu iki şekilde olmaktadır: Birinci cümle, ikinci cümlenin ya mantukunu ya da mefhumunu tekid etmektedir. (Ar. Gör. Ömer Kara Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)