Hac Sûresi 29. Ayet

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَت۪يقِ  ...

Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra
2 لْيَقْضُوا gidersinler ق ض ي
3 تَفَثَهُمْ kirlerini ت ف ث
4 وَلْيُوفُوا ve yerine getirsinler و ف ي
5 نُذُورَهُمْ adaklarını ن ذ ر
6 وَلْيَطَّوَّفُوا ve tavaf etsinler ط و ف
7 بِالْبَيْتِ (Eski) Evi [Kâbe’yi] ب ي ت
8 الْعَتِيقِ Eski (Evi) [Kâbe’yi] ع ت ق
 

Ateqa عتق:  عَتِيقٌ zaman, mekan veya derece/rütbe açısından öne geçen yahutta önce ya da önde gelen/olandır. Bundan dolayı eski ve değerli olana da عَتِيقٌ denir. (Müfredat)

Kuran’ı Kerim’de isim formunda sadece 2 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri atik, (âsâr-ı) atîka ve işari mana olarak atıktır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَت۪يقِ

 

Fiil cümlesidir.  ثُمَّ  hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiş)  açısından terahi ifade eder. (Âşûr)

ثُمَّ  : Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ   harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لْ  emir lamıdır. يَقْضُوا  fiili  ن un hazfiyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur. 

تَفَثَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  لْيُوفُوا  atıf harfi و la makabline matuftur.

نُذُورَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لْيَطَّوَّفُوا  atıf harfi و la makabline matuftur.  بِالْبَيْتِ  car mecruru  لْيَطَّوَّفُوا  fiiline mütealliktir. الْعَت۪يقِ  kelimesi  الْبَيْتِ nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لْيَطَّوَّفُوا  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  طوف ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

الْعَت۪يقِ  kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbıdır. Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَت۪يقِ

 

Ayet  ثُمَّ  ile önceki ayete atfedilmiştir. Cümleler arasında inşâî olmak bakımından ittifak vardır.

Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan  لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ  cümlesine dahil olan  لْ , emir lamıdır. 

Aynı üslupta gelen  وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ  cümlesi ve  وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَت۪يقِ  cümlesi, hükümde ortaklık sebebiyle ilk cümleye atfedilmiştir.

Allah Teâlâ, bu ayette İbrahim (as)’a hitap etmektedir.   

ثُمَّ  atıf harfi, rütbeten terahidir. Buradaki rütbe tazim içindir. 

لْيَطَّوَّفُوا  fiili,  تفعيل  babındandır. Bu babın fiile kattığı anlamlardan biri de teksirdir.

الْعَت۪يقِ ; ْkadim, eski anlamındadır. Çünkü Beytullah insanlar için kurulan ilk evdir.

الْعَت۪يقِ  kelimesi  بِالْبَيْتِ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

Kirlerini gidermek, adaklarını yerine getirmek ve Beytu’l Makdis’i tavaf etmek şeklinde görevlerin sayılması taksim sanatı üslubudur.

لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ , Arap dilinde insanın üzerindeki kiri, pası gidermesi demektir. Hasan dedi ki: Bu ihram dolayısıyla insanın vücudundaki bakımsızlık sonucu meydana gelen kir pasın izale edilmesi demektir. Bu kelimenin haccın bütün menâsiki demek olduğu da söylenmiştir. Bunu da İbn-i Ömer ve İbn-i Abbas rivayet etmişlerdir. (Kurtubî) 

Adaklarını yerine getirsinler yani haclarında yaptıkları iyi adaklarını, haccın vaciplerini de yerine getirsinler. Ebubekir, و ’ın fethi ve  ف ’nin şeddesi ile  يُوَفُّ  şeklinde okumuştur. Tavaf etsinler emri; ihramdan çıkmayı tamamlayan rükün tavafını yapsınlar demektir. Çünkü o, kiri gidermenin karinesidir. (Beyzâvî)

ثُمَّ harfinin emir cümlesini öncesindeki cümleye atfetmesi rütbeten terahiyi çağrıştırır. ثُمَّ  ile atfedilen emrin öncekinden daha önemli olduğu anlaşılır. Çünkü hac amelleri Mekke’ye gelmekten daha mühimdir. Muhakkak ki temizlenmek hac ibadetidir. (Âşûr)