Hac Sûresi 28. Ayet

لِيَشْهَدُوا مَنَافِـعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ ف۪ٓي اَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۚ فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْـبَٓائِسَ الْفَق۪يرَۘ  ...

Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لِيَشْهَدُوا şahit olmaları için ش ه د
2 مَنَافِعَ birtakım faydalara ن ف ع
3 لَهُمْ kendileri için
4 وَيَذْكُرُوا ve anmaları için ذ ك ر
5 اسْمَ adını س م و
6 اللَّهِ Allah’ın
7 فِي
8 أَيَّامٍ günlerde ي و م
9 مَعْلُومَاتٍ belirli ع ل م
10 عَلَىٰ üzerine
11 مَا şeyleri
12 رَزَقَهُمْ onlara rızık olarak verilen ر ز ق
13 مِنْ -dan
14 بَهِيمَةِ yürüyen ب ه م
15 الْأَنْعَامِ hayvanlar- ن ع م
16 فَكُلُوا yeyin ا ك ل
17 مِنْهَا onlardan
18 وَأَطْعِمُوا ve yedirin ط ع م
19 الْبَائِسَ sıkıntı içinde bulunan ب ا س
20 الْفَقِيرَ fakire ف ق ر
 

Beheme بهم : بُهْمَة  sert taş demektir. Buna benzetilerek cesur, yiğit kimselere de denmiştir. Hem somut şeylerin duyu organları tarafından algılanması zor olanlarına hem de aklın idrak etmekte zorluk çektiği şeylere de مُبْهَم denmiştir. Yine konuşma kabiliyeti olmayan hayvanlara بَهِيمَة  denir. Ancak genelde özellikle yırtıcılar ve kuşlar dışındaki hayvanları ifade etmek için kullanılır. (Müfredat)

Kuran’ı Kerim’de iki isim formunda 3 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli müphemdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

لِيَشْهَدُوا مَنَافِـعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ ف۪ٓي اَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۚ 

 

Fiil cümlesidir.  لِ  harfi,  يَشْهَدُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

يَشْهَدُوا  fiili  ن un hazfiyle mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  önceki ayette geçen  اَذِّنْ  fiiline mütealliktir.

مَنَافِـعَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  لَهُمْ  car mecruru  مَنَافِـعَ ya mütealliktir.

يَذْكُرُوا  atıf harfi و la makabline matuftur.

اسْمَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  اللّٰهِ  lafza-i celâli muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

ف۪ٓي اَيَّامٍ  car mecruru  يَذْكُرُوا  fiiline mütealliktir.  مَعْلُومَاتٍ  kelimesi  اَيَّامٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

مَا  müşterek ism-i mevsûlü,  عَلٰى  harf-i ceriyle birlikte  يَذْكُرُوا  fiiline mütealliktir. Mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  رَزَقَهُمْ dur. Îrabdan mahalli yoktur. 

رَزَقَهُمْ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مِنْ بَه۪يمَةِ  car mecruru  رَزَقَهُمْ  fiilinin mahzuf ikinci mef’ûlune mütealliktir. Takdiri;  رزقهم إيّاه كائنا من بهيمة الأنعام (Hayvanları rızıklandırdığı gibi onları da O rızıklandırdı.) şeklindedir.  الْاَنْعَامِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

مَعْلُومَاتٍ  kelimesi sülâsî mücerred olan  علم  fiilinin ism-i mef’ûludur. 


 فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْـبَٓائِسَ الْفَق۪يرَۘ

 

Fiil cümlesidir.  فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; ...إن صحّ الأكل (.. onu yemek doğruysa) şeklindedir.

كُلُوا  fiili,  ن un hazfiyle mebni emir fiildir.  Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.  مِنْهَا  car mecruru  كُلُوا  fiiline mütealliktir.

اَطْعِمُوا  atıf harfi و la makabline matuftur.  اَطْعِمُوا  fiili,  ن un hazfiyle mebni emir fiildir.  Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.

الْـبَٓائِسَ  mefulün bih olup fetha ile mansubdur. الْفَق۪يرَ  kelimesi  الْـبَٓائِسَ nin sıfatı olup fetha ile mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَطْعِمُوا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  طعم ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

الْـبَٓائِسَ  kelimesi sülasi mücerredi  بأس  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

لِيَشْهَدُوا مَنَافِـعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ ف۪ٓي اَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۚ 

 

لِيَشْهَدُوا مَنَافِـعَ لَهُمْ  cümlesine dahil olan lamut ta’lil  لِ , cümleyi gizli bir  أن ’le, ta’lil bildiren masdara çevirmiştir. Cümle, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel cer mahallinde  يَأْتُوكَ  fiiline mütealliktir.  

Aynı üslupta gelen  يَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ  cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle önceki masdar-ı müevvele atfedilmiştir.

اسْمَ اللّٰهِ  izafeti  اسْمَ i tazim içindir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

ف۪ٓي اَيَّامٍ  ibaresindeki  ف۪ٓي  harfinde istiare vardır.  ف۪ٓي  hakiki manasında kullanılmamıştır. Bilindiği gibi bu harfte zarfiyet manası vardır. Fakat zarfa benzetilmiş olan  اَيَّامٍ ’in, zarfiyet özelliği yoktur. Zaman ile zikretme fiilinin ilişkisi, zarfla mazruf arasındaki mutlak irtibata benzetilmiştir. Câmi’ her ikisinin tahakkukudur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi

اَيَّامٍ ’deki tenvin kesret ve tazim ifade eder.  مَعْلُومَاتٍ  kelimesi  اَيَّامٍ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır.

Harf-i cerle birlikte  يَذْكُرُوا  fiiline müteallik müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası olan  رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.  

عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ cümlesindeki  عَلٰى harf-i ceri mülâbese veya musahabedir.

Ayetteki  مَنَافِـعَ (menfaatler) lafzı nekre getirilmiştir. Çünkü Cenab-ı Hak bununla gerek dinî gerek dünyevî olmak üzere diğer ibadetlerde bulunmayan ancak o ibadette bulunabilen bir takım özel menfaatleri kastetmiştir. (Fahreddin er-Razi)

عَلى  harfi  يَذْكُرُوا  fiiline mütealliktir. Mülâbese ve musahabe ifade eden mecazî istila manasındadır. (Âşûr)


 فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْـبَٓائِسَ الْفَق۪يرَۘ

 

فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Takdiri;  إن صحّ الأكل  (... onu yemek doğruysa) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Cevap cümlesi,  فَكُلُوا مِنْهَا  şeklinde emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen ibaha manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Aynı üslupta gelen  وَاَطْعِمُوا الْـبَٓائِسَ الْفَق۪يرَۘ  cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle şartın cevabına atfedilmiştir. Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda, talebî inşaî isnaddır.

الْفَق۪يرَۘ  kelimesi,  الْـبَٓائِسَ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

الْـبَٓائِسَ - الْفَق۪يرَۘ  ile  فَكُلُوا - اَطْعِمُوا  ve  بَه۪يمَةِ - الْاَنْعَامِۚ  gruplarındaki kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Fahreddin er-Râzî şöyle der: Bu ayette Yüce Allah'ın menfaat­ler kelimesini nekre olarak getirerek sadece bu ibadette bulunup diğer ibadetlerde bulunmayan dinî ve dünyevî menfaat­leri kasdetmiştir. Bu ayetin tefsirinde hedy (hac ibadetinde kesilen kurban) etlerinden yemek ile ilgili hüküm cihetiyle bir bakımdan ibaha diğer taraftan mendupluk hükmünün mümkünlüğü üzerinde durulmaktadır. Ayette, cahili dönemden kalma, hedy etlerinden yememe alışkanlığının geçersizliği ibaha, fakirlerle paylaşım ise mendupluk hükmüne delalet eder. (Zemahşerî, Keşşâf, III, 149)

Hasılı bir ayette zorunluluk yokken tek bir yönelime bağlanmak, ayetlerin anlam aralığını daraltan bir durum serdeder. Malum günler Ebu Hanife’ye göre (Zilhiccenin ilk) on günüdür.  بَه۪يمَةِ , dört ayaklı kara ve deniz hayvanları için belirsiz olarak kullanılan bir kelime olup  الْاَنْعَامِۚ  kelimesine izafetle açıklık kazanmıştır ki  الْاَنْعَامِۚ ’dan maksat deve, sığır, koyun ve keçidir. (Keşşâf)