Hac Sûresi 37. Ayet

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ  ...

Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَنْ
2 يَنَالَ ulaşmaz ن ي ل
3 اللَّهَ Allah’a
4 لُحُومُهَا onların etleri ل ح م
5 وَلَا ve ne de
6 دِمَاؤُهَا kanları د م و
7 وَلَٰكِنْ fakat
8 يَنَالُهُ O’na ulaşır ن ي ل
9 التَّقْوَىٰ takvanız و ق ي
10 مِنْكُمْ sizin
11 كَذَٰلِكَ böylece
12 سَخَّرَهَا onları boyun eğdirdi س خ ر
13 لَكُمْ size
14 لِتُكَبِّرُوا anmanız için ك ب ر
15 اللَّهَ Allah’ı
16 عَلَىٰ üzere
17 مَا diye
18 هَدَاكُمْ sizi doğru yola iletti ه د ي
19 وَبَشِّرِ ve müjdele ب ش ر
20 الْمُحْسِنِينَ güzel davrananları ح س ن
 
Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:” Allah sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz; fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. 
(Müslim, Birr 33).
 

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ 

 

İsim cümlesidir.  لَنْ  muzari fiili nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder.

يَنَالَ  mansub muzari fiildir.  اللّٰهَ  lafza-i celâli, mukaddem mef’ûlun bih olup lafzen mansubdur.  لُحُومُهَا  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

دِمَٓاؤُ۬هَا  kelimesi atıf harfi وَ’la لُحُومُهَا ’ya matuftur. لَا  zaiddir. لَا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.

وَ  atıf harfidir.  لٰكِنْ  istidrak harfidir.

İstidrak; düzeltmek, telafi etmek, hatayı tamir etmek, kusuru örtmek gibi anlamlara gelir. Önceki sözden doğan eksikliği, hatayı veya yanlış anlaşılma ihtimalini istisnaya benzer biçimde ortadan kaldıracak bir kısmın getirilmesine “istidrak” adı verilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَنَالُهُ  merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. التَّقْوٰى  fail olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

مِنْكُمْ  car mecruru  التَّقْوٰى ’nın mahzuf haline mütealliktir.

  

كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ 

 

كَ  harf-i cerdir. مثل “gibi” demektir. Bu ibare,  سَخَّرْنَاهَا  fiilinin mahzuf mef’ûlu mutlakına mütealliktir.  ذٰ  işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir. 

سَخَّرَهَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir. Muttasıl zamir  هَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  لَكُمْ  car mecruru  سَخَّرَهَا  fiiline mütealliktir.

لِ  harfi,  تُكَبِّرُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  سَخَّرَهَا  fiiline mütealliktir. 

تُكَبِّرُوا  fiili  ن un hazfiyle mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur. 

اللّٰهَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  müşterek ism-i mevsûl,  عَلٰى  harf-i ceriyle birlikte  تُكَبِّرُوا  fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  هَدٰيكُمْ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.

هَدٰيكُمْ fiili mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

سَخَّرَهَا  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  سخر ’dır.

تُكَبِّرُوا  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  كبر ’dır.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.   

 

  وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  بَشِّر  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.

الْمُحْسِن۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

الْمُحْسِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  سخر ’dır.

بَشِّرِ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  بشر ’dır.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ 

 

Ayetin ilk cümlesi fasılla gelmiş istînâf cümlesidir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle,  لَنْ  ve olumsuzluğu kuvvetlendiren zaid  لَا  ile tekid edilmiştir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Azameti sebebiyle Allah lafzı öne geçmiş mef’ûldür.

لَنْ ; muzari fiili nasb eden nefy ve istikbal ifade eden bir harftir. Bununla yapılan nefy,  لَا  ile yapılan nefyden daha kuvvetlidir. (Süyûtî, el-İtkan) 

İstidrak harfi  لٰكِنْ ’in dahil olduğu  وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ  cümlesi, makabline matuftur. Atıf sebebi tezattır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

لٰكِنْ  şeddeden muhaffeftir, ibtida harfidir, amel etmez. Sadece istidrak ifade eder. Kendisinden önce atıf edatı geldiğinden atıf harfi olamaz. (Süyûtî, el-İtkan)

Fiillerin muzari sıygada gelmesi hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا  cümlesi ile  وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

يَنَالُهُ - لَنْ يَنَالَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı, لُحُومُهَا - دِمَٓاؤُ۬هَا  kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 


كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ 

 

Cümlede îcâz-ı hazif vardır.  كَذٰلِكَ, amili  سَخَّرْنَاهَا  fiilinin mahzuf mef’ûlu mutlakına mütealliktir. 

كَذٰلِكَ  kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem  كَ  hem de  ذٰ  işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)

كَذٰلِكَ  (İşte böyle), aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki istimali, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

İstînafiyye olarak fasılla gelen  سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Sebep bildiren masdar ve cer harfi  لِ ’nin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup başındaki harf-i cerle birlikte  سَخَّرَهَا  fiiline mütealliktir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı, kalplerde haşyet duygularını artırmak için yapılan tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Masdar harfi  مَا ’nın sılası  هَدٰيكُمْۜ, masdar tevilinde olup başındaki harf-i cerle birlikte  لِتُكَبِّرُوا  fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.  

كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ  ibaresi, önceki ayetteki cümlenin tekrarıdır. Allah’ı tekbir etmenin önemini ve sebebini vurgulamak için yapılan bu tekrarda itnab ve tekrir sanatları vardır.

مَا  edatının masdariye, haberiye (mevsûle ve mevsûfe) olma ihtimalleri vardır. Size gösterdiği şeye karşı yani, onları ram ve kurban etme yolunu gösterdiği şeye karşı demektir.  عَلٰى  da  لِتُكَبِّرُوا ’ya mütealliktir, çünkü şükür manasını içermektedir. (Beyzâvî)

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekit edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri  Ahkaf Suresi 28, s. 314)

Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.


 وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir. Ayetin bu son cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ  ifadesinde önemlerine ve şereflerine binaen zamir yerine zahir isim getirilmiştir. (Sâbûnî, Safvetu't Tefasir) 

Hitap, Müslümanlaradır. Hidayete erdiklerini ve hidayete göre hareket ettiklerini, böylece iyi işlerde bulunduklarını belirtmek için muktezâ-i zâhirin dışına çıkarılarak zamir makamında izhar ile üslup değiştirilmiştir. (Âşûr)  

Zamir yerine zahir ismin zikredilmesi, ıtnâb sanatıdır.

Bu cümlede müjdesi verilen şeyin hazf edilmesi tazim içindir. Sanki “Onları, fehimlerin anlamayacağı ve sözlerin ifade edemeyeceği şeylerle müjdele!” buyurmuştur. (Beyzâvî)

Ayetin son cümlesi emir üslubunda gelmiş, talebî inşâî isnad olmasına rağmen irşat manası taşıdığı  için  muktezâ-i zâhirin hilafınadır. Bu nedenle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

الْمُخْبِت۪ينَۙ - الْمُحْسِن۪ينَ  gibi fasılalarda da latif bir seci vardır.