اُذِنَ لِلَّذ۪ينَ يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُواۜ وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَصْرِهِمْ لَقَد۪يرٌۙ
اُذِنَ لِلَّذ۪ينَ يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُواۜ
Fiil cümlesidir. اُذِنَ fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Naib-i faili mahzuftur.
لَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl, لِ harf-i ceriyle birlikte اُذِنَ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası يُقَاتَلُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
يُقَاتَلُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i faili olarak mahallen merfûdur.
اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar,
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, بِ harf-i ceriyle birlikte اُذِنَ fiiline mütealliktir. هُمْ muttasıl zamir اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. ظُلِمُوا fiili, اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. ظُلِمُوا damme üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i faili olarak mahallen merfûdur.
يُقَاتَلُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi قتل ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (İşteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَصْرِهِمْ لَقَد۪يرٌۙ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli, اِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur.
عَلٰى نَصْرِهِمْ car mecruru قَد۪يرٌ ’e mütealliktir. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
قَد۪يرٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. قَد۪يرٌ kelimesi,mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اُذِنَ لِلَّذ۪ينَ يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُواۜ
Istînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Meçhul bina edilen اُذِنَ fiilinin naib-i faili mahzuftur.
Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
Harf-i cerle birlikte اُذِنَ fiiline müteallik has ism-i mevsûl لِلَّذ۪ينَ ’nin sılası olan يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُوا, müspet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi masdar tevilinde, بِ harfiyle birlikte يُقَاتَلُونَ fiiline mütealliktir. Faide-i haber inkârî kelam olan masdar-ı müevvel cümlesinde müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Ayet-i kerîme’de geçen بِاَنَّهُمْ ibaresinde بِ, sebebiyyedir.
اُذِنَ ve يُقَاتَلُونَ kelimeleri hem malum hem de meçhul sıygayla okunmuş olup, “Onlara ‘savaş hakkında’ izin vermiştir/verilmiştir.” anlamındadır. İzin verilen şey, arkadan gelen يُقَاتَلُونَ fiili delalet ettiği için hazf edilmiştir. (Keşşâf)
Bu Müslümanlar, Peygamberimizin ashabıdır. Önceleri müşrikler, onlara eziyet ediyorlardı ve onlar dövülmüş ve kafaları kırılmış olarak Peygamberimize (s.a.) gelip şikayet ediyorlardı. Peygamberimiz de onlara: “Sabredin; zira Bana henüz savaş emri verilmedi.” diyordu. Nihayet Müslümanlar, Medine'ye hicret ettikten sonra bu ayet nazil oldu. Yetmiş küsur ayette Müslümanlara savaş yasaklandıktan sonra savaş izni hakkında nazil olan ilk ayet budur. (Ebüssuûd)
وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَصْرِهِمْ لَقَد۪يرٌۙ
…اُذِنَ cümlesine وَ ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهُ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır. Cümlede müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Haber olan لَقَد۪يرٌۙ, mübalağalı ism-i fail kalıbıdır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَلٰى نَصْرِهِمْ, amili olan اِنَّ ’nin haberine ihtimam için takdim edilmiştir.
Bu ayet, Müslümanlara zafer vadetmekte, Allah'ın onlara olan mezkûr ikram vaadini tekid etmektedir. Mezkûr vaatten murat, sadece Müslümanları müşriklerin elinden kurtarmak olmadığını, fakat aynı zamanda onları galip muzaffer kılmak olduğunu sarahatle bildirmektedir. Allah'ın onlara yardıma kādir olduğunu haber vermek, ilâhî azametin tarzıdır. (Ebüssuûd)