Hac Sûresi 66. Ayet

وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ  ...

O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَهُوَ ve O’dur
2 الَّذِي
3 أَحْيَاكُمْ sizi dirilten ح ي ي
4 ثُمَّ sonra
5 يُمِيتُكُمْ sizi öldüren م و ت
6 ثُمَّ sonra (yine)
7 يُحْيِيكُمْ sizi dirilten ح ي ي
8 إِنَّ gerçekten
9 الْإِنْسَانَ insan ا ن س
10 لَكَفُورٌ çok nankördür ك ف ر
 
Gökten inen suyun yeryüzünü yeşertmesinden, insanlara pek çok kolaylıklar sağlayan deniz araçlarının hareketine ve olağan bir durum olarak algıladığımız yer-gök dengesine kadar evrendeki bütün yasaların, dengelerin ve oluşların hep Cenâb-ı Allah’ın dilemesine ve yaratmasına bağlı bulunduğuna dikkat çekilmekte; “görmüyor musun” sorusuyla, sıradan gibi düşündüğümüz bu durum ve olaylara, onların arkasındaki yüce kudreti farkeden bir bakış yapmamız istenmektedir. 66. âyette belirtildiği üzere, Allah’ın bu büyük nimetlerine ve engin merhametine rağmen insanoğlu nankör davranmakta ısrar eder. Başka âyetlerden de anlaşıldığı üzere, bütün insanlar nankör davranmaz, rabbine şükretmesini bilenler de vardır; fakat burada, basîret sahibi kimselerin ayan beyan görebilecekleri nimetleri görmezden gelme şeklindeki yaygın beşerî zaafa değinilmektedir (âyetlerde verilen örneklerin açıklaması için bk. Bakara 2/22, 29, 164; Ra‘d13/2; İbrâhim 14/32-34; Nahl 16/10-11, 14-16, 65; İsrâ 17/66). 
 

وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ 

 

İsim cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي , mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  اَحْيَاكُمْ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

اَحْيَاكُمْ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ   harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُم۪يتُكُمْ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir.  يُحْي۪يكُمْ ’ya üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

يُم۪يتُكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  موت ’dir.

يُحْي۪يكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  حيي ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.


 اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  الْاِنْسَانَ  kelimesi  اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. كَفُورٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.

كفَّارٌ  kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ 

 

وَ  istînâfiyye, ayet müstenefe cümlesidir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. هُوَ  mübteda,  الَّذ۪ي  haberdir. Haber, ismi mevsûlle marife olarak gelmiştir. Müsnedin marife olması haberin sadece mübtedaya mahsûs olması; başkasına ait olmaması demektir. Cümle faide-i haber inkârî kelamdır.

الَّـذ۪ٓي ’nin sılası olan  اَحْيَاكُمْۘ  cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır. 

Bu ayet-i kerimede haberin ism-i mevsûlle marife gelmesi kasrı hakîkî içindir. İlaveten ism-i mevsûlun tercih edilmesi; mahlûkatın sıla cümlesindeki işlerle çok meşgul olduğunu ifade ettiği gibi ism-i mevsûlden sonra gelecek sıla cümlesini merakla beklemeye de sevk eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Sıla cümlesine atfedilmiştir. Aynı üslupta gelen  ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ  cümlesi makabline atfedilmiştir. Cümleler arasında hükümde ortaklık mevcuttur.

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ  cümlesiyle  ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ  cümlesi arasında, mukabele sanatı vardır.

ثُمَّ  atıf harfi rütbeten terahi manasındadır. (Bir mertebeden bir mertebeye geçiştir.) 

Ayette insanın hesap gününe kadarki safhaları sıralanmıştır. Bu anlatım üslubu, taksim sanatıdır.

يُم۪يتُكُمْ  (Sizi öldürür) - يُحْي۪يكُمْۜ  (Sizi diriltir) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

اَحْيَاكُمْۘ - يُحْي۪يكُمْ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

ثُمَّ ’lerin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 


اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ

 

Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Bu cümle mesel tarikinde tezyîldir. Önceki anlamı tekid eden tezyîller ıtnâb babındandır.

كَفُورٌ , mübalağalı ism-i fail kalıbındadır.

Yani insan, Allah'ın apaçık nimetlerine karşı çok nankördür. Ancak bütün insanlar böyle değildir; bu, bazı insanların vasfını bütün insanlara teşmil etmek kabilindendir. (Ebüssuûd)

Haberin  إنَّ  ile tekid edilmesi; onların kafir oldukları için münkir menziline konulması sebebiyledir. الإنْسانِ  kelimesindeki tarif istiğrak-ı örfî içindir. Bu cinsin fertlerinin çokluğuna delalet eder. (Âşûr)