Mü'minûn Sûresi 104. Ayet

تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ  ...

Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 تَلْفَحُ yalar ل ف ح
2 وُجُوهَهُمُ yüzlerini و ج ه
3 النَّارُ ateş ن و ر
4 وَهُمْ ve onların
5 فِيهَا (ateşin) içinde
6 كَالِحُونَ dişleri açıkta kalır ك ل ح
 
Bu durumda herkesin kurtuluşu, dünyada iken kendi iman ve iyi işleri sayesinde kazanmış olduğu sevapların miktarına bağlı olacak; o yüce hâkimin huzurunda, O’nun yanılmaz adalet terazisinde tartıları yani sevapları ağır basanlar kurtuluşa erecek, tartıları hafif kalanlar da derin bir hüsrana uğrayacak, ebedî ve dehşetli bir azap sürecini yaşamak üzere cehenneme atılacaklardır.
 
 İnsanların ölüm sonrasındaki durumları deneysel ve aklî bilgi imkânlarının tamamen dışında olduğu için kabir hayatı, berzah, sûrun üflenmesi, yeniden dirilme, amel terazisi gibi konu ve kavramların mahiyetinin kavranması, bunların hakikat anlamında mı, mecazi ve sembolik anlamda mı kullanıldığının bilinmesi mümkün değildir. Mümine düşen, bunlara şeksiz şüphesiz inanıp gerektiği şekilde âhiret hazırlığı yapmaktır.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 46
 
Peygamber aleyhisselam MÜ’MİNÛN süresinin (23) 104. âyetini okuduktan sonra şöyle buyurmuştur:

“ Kavrulan üst dudağı büzülüp yüzünün ortasına çıkar; alt dudağı da göbeğine kadar düşer. “
( Tirmizi, Cehennem 5; Tefsir 23/5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III,88)
 

تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ

 

Cümle  خَالِدُونَ ’deki zamirin hali olarak mahallen mansubdur.

Fiil cümlesidir.  تَلْفَحُ  merfû muzari fiildir.  وُجُوهَهُمُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

Muttasıl zamir  هُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

النَّارُ  fail olup lafzen merfûdur.   

وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ  cümlesi  النَّارُ ’ın hali olarak mahallen mansubdur. 

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

وَ  haliyyedir. Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  ف۪يهَا  car mecruru كَالِحُونَ ’na mütealliktir.

كَالِحُونَ  mübtedanın haberi olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.  كَالِحُونَ  sülâsi mücerredi  كلح  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ

 

Cümle  خَالِدُونَ ’deki zamirden hal-i müekkide olarak ıtnâbdır. وَ ’la gelmeyen bu hal cümlesi hal sahibinin durumunu tekid ifade ettiği için fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Tekid edici halin başına  وَ  gelmez.

Müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mef’ûl olan  وُجُوهَهُمُ, siyaktaki önemine binaen faile takdim edilmiştir.

Burada özellikle yüzlerin zikre tahsis edilmesi, bütün azaların en şereflisi olmasından dolayıdır. Bu itibarla onun halini beyan etmek, cehenneme sebep olan günahlardan caydırmak için daha etkilidir. (Ebüssuûd)

وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ  cümlesi hal cümlesine atfedilmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelam olan, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde, takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  ف۪يهَا, amiline önemine binaen takdim edilmiştir.

Önceki ayetteki  الَّذ۪ينَ ’de cem’ edilen inkârcıların ahiretteki durumları, cehennemde kalıcı olmaları, ateşin yüzlerini yalaması, dudaklarının çekilip, dişlerinin açıkta kalması özellikleri sayılmıştır. Bu, cem' ma’at-taksim sanatı üslubudur.  

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كلوح, iki dudağın büzülüp çekilmesi ve dişlerden uzaklaşması demektir. (Fahreddin er-Râzî) 

Müsned olan  كَالِحُونَ, ism-i fail vezninde gelerek bu durumun devamlılığına işaret etmiştir.

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)