قَالَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً لَوْ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
قَالَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً لَوْ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Mekulü’l-kavli اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. لَبِثْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. قَل۪يلاً zaman zarfı olup sıfattır. Takdiri; لبثتم عددا قليلا من السنين (Birkaç yıl kaldınız) şeklindedir.
لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur. لَوْ ’in cevabı mahzuftur. لعلمتم قلّة لبثكم (Kalışınızın az olduğunu bilirdiniz) şeklindedir.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel mahzuf olan ثبت fiilinin faili olarak mahallen merfûdur.
اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. كُمْ muttasıl zamir اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. كُنتُم ’ün dahil olduğu isim cümlesi اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. تُمْ muttasıl zamiri كُنْتُمْ ’ün ismi olarak mahallen merfûdur. تَعْلَمُونَ fiili كُنْتُمْ ’mün haberi olarak mahallen mansubdur.
تَعْلَمُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
قَالَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Nefy harfi اِنْ ve istisna edatı اِلَّا ile oluşan kasr cümleyi tekid etmiştir. Kasr fiille, mütealliki olan zaman zarfı arasındadır. Maksûr لَبِثْتُمْ , maksûrun aleyh قَل۪يلاً ’dir. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.
لَوْ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Şart edatı لَوْ ’in dahil olduğu cümle, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cevabı mahzuf olan şart cümlesi لَوْ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ’de îcâz-ı hazif sanatı vardır. Cümlede takdiri ثبت olan fiil mahzuftur.
اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi masdar teviliyle bu mahzuf fiilin faili olarak mahallen merfûdur. Masdar-ı müevvel, اَنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
اَنَّ ’nin haberi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiş olup faide-i haber ibtidaî kelamdır. كَانَ ’nin haberi olan تَعْلَمُونَ muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir.
Ayette îcâz-ı hazif vardır. Şartın cevabı mahzuftur. Takdiri; لعلمتم قلّة لبثكم (Kalışınızın az olduğunu anlardınız) şeklindedir.
Bu takdire göre şart ve mahzuf cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Nahivciler لَوْ edatını, şart gerçekleşmediği için cevabının da gerçekleşmemesini gerektiren bir edattır, diye tanımlamaktadırlar. Başka bir deyişle “şart bulunmadığından cevabın da bulunmadığını” ifade eder. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler Doktora Tezi)