Mü'minûn Sûresi 25. Ayet

اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌ بِه۪ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ  ...

“Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنْ değildir
2 هُوَ O
3 إِلَّا başka bir şey
4 رَجُلٌ bir adam(dan) ر ج ل
5 بِهِ kendisinde
6 جِنَّةٌ delilik bulunan ج ن ن
7 فَتَرَبَّصُوا hele gözetleyin ر ب ص
8 بِهِ onu
9 حَتَّىٰ kadar
10 حِينٍ bir süreye ح ي ن
 
Bu âyetlerden Nûh kavminin çok tanrılı bir inanca sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nûh’un uyarısına rağmen kavminin ileri gelenleri, onun tevhide çağıran tebliğleri üzerinde samimi olarak düşünecekleri yerde, davetinin altında kötü niyet aramaya kalkışmışlar, liderlik peşinde olduğu, aklî dengesinin yerinde olmadığı gibi haksız iddialar ileri sürerek onu insanların gözünde küçük düşürmeye çalışmışlardır. Onu aklî dengesi yerinde olmamakla suçlamalarının sebebi, kendi bâtıl inançlarını aklın gereği olarak görmeleri, buna aykırı bir inancın akılla bağdaşmayacağını sanmalarıdır (Hz. Nûh ve tevhid mücadelesi hakkında bilgi için bk. Hûd 11/25-49).
 
 “Bir süre onu gözetim altında tutun” diye çevirdiğimiz ifade tefsirlerde iki şekilde açıklanmıştır: a) O akıl hastası olduğuna göre bir süre sabredip bekleyin; iyileşirse ne âlâ, aksi halde öldürürsünüz; b) Bir süre bekleyin; eğer gerçekten peygamber ise Tanrı ona yardım edecek, durumunu güçlendirecektir; o zaman biz de kendisine uyarız; ama eğer yalancının biriyse Tanrı onu alçaltır, planını bozar, biz de ondan kurtuluruz.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 20
 

اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌ بِه۪ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ

 

اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

اِلَّا  hasr edatıdır.  رَجُلٌ  haber olup lafzen merfûdur.  بِه۪  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. 

جِنَّةٌ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.  جِنَّةٌ  kelimesi,  رَجُلٌ ‘un sıfatı olup lafzen merfûdur. 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri;  إن أردتم معرفة حقيقته فتربّصوا (Eğer hakikatini öğrenmek istiyorsanız gözetleyin.) şeklindedir. 

تَرَبَّصُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.  بِه۪  car mecruru  تَرَبَّصُوا  fiiline mütealliktir.  حَتّٰى ح۪ينٍ  car mecruru  تَرَبَّصُوا  fiiline mütealliktir. 

تَرَبَّصُوا  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  ربص ‘dir. 

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌ بِه۪ جِنَّةٌ 

 

Müşriklerin sözlerine dahil, müstenefe cümlesidir. Cümle kasrla tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Nefy harfi  اِنْ  ve istisna edatı  اِلَّا  ile oluşan kasr mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.  هُوَ mevsuf/maksûr,  رَجُلٌ  sıfat/maksûrun aleyhtir. 

بِه۪ جِنَّةٌ  cümlesinde icaz-ı hazif ve takdim vardır. Car mecrurun müteallakı olan mukaddem haber mahzuftur. Bu cümle ref mahallinde  رَجُلٌ ’un sıfatıdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır. 

İnanmayanlar, onun cinlenmiş bir adamdan başka birşey olmadığını, birden fazla tekid unsuru taşıyan haber cümlesiyle söylemişlerdir.

جِنَّةٌ  kelimesindeki tenvin, neviyyet içindir. Yani,’’onu delilikten bir şey yakalamıştır.’’ demektir. (Âşûr) 

جِنَّةٌ , delilik veya cin manasınadır. Çünkü halkın cahilleri, mecnunlar hakkında cin çarpmasından ötürü aklının zail olduğunu söylerler. Bu, avam nezdinde çokça kabul gören bir şüphedir. (Fahreddin er-Râzî)


 فَتَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ

 

 

Bu cümle, inanmayanların sözlerinin  devamıdır.  فَ , rabıtadır. Bu cümleden önce mahzuf bir şart olduğuna işaret eder. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan  تَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ  cümlesi, takdiri;  إن أردتم معرفة حقيقته  (Onun hakikatini bilmek istiyorsanız) olan mahzuf şartın cevabıdır.

Mahzuf şart ve mezkûr cevabından oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

El-Ferrâ', burada geçen  ح۪ينٍ  (bir süre) ile muayyen bir vakit kastedilmemektedir. Bu, “Onu bir vakte kadar terk et” demeye benzer demiştir. (Kurtubî)