Mü'minûn Sûresi 28. Ayet

فَاِذَا اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ  ...

Sen ve beraberindeki kimseler, gemiye bindiğiniz zaman: “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِذَا zaman
2 اسْتَوَيْتَ yerleştiğiniz س و ي
3 أَنْتَ sen
4 وَمَنْ ve kimseler
5 مَعَكَ yanındaki
6 عَلَى üzerine
7 الْفُلْكِ gemi ف ل ك
8 فَقُلِ de ki ق و ل
9 الْحَمْدُ hamdolsun ح م د
10 لِلَّهِ Allah’a
11 الَّذِي
12 نَجَّانَا bizi kurtaran ن ج و
13 مِنَ -den
14 الْقَوْمِ kavim- ق و م
15 الظَّالِمِينَ zalim ظ ل م
 
Kavminin inkârcı önderlerinin haksız iddia ve iftiralarla davetini engellemeleri karşısında Hz. Nûh’un Allah’tan yardım dilemesi üzerine bütün kitaplı dinlerde ve genel olarak çeşitli toplumların kültüründe yer alan meşhur tûfan olayı gerçekleşti (Nûh tûfanı hakkındaki âyetlerin yorumu ve olay hakkında bilgi için bk. Hûd 11/36-49) Hz. Nûh’un, hem şahsı hem de beraberindekiler adına yaptığı duasında Allah’ın kendisini “bereketli bir yer”e indirmesini dilerken, gemide bulunanların güvenlik ve rahatlığını veya yolculuğun bitiminde inecekleri yerin güvenli ve bereketli olmasını kastetmiş olabileceği yönünde açıklamalar yapılmıştır (meselâ bk. Zemahşerî, III, 46-47; Râzî, XXIII,95). Bizce bu duayı, sınırlamadan âyette olduğu şekliyle anlamak daha isabetli olacaktır. Bu, aynı zamanda her müminin bir yere yerleşirken, yolculuk yaparken tekrar etmesinde fayda bulunan anlamlı bir dua örneğidir. 
 

فَاِذَا اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

 

فَ  atıf harfidir.

اِذَا   şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا : dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا  nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi

اسْتَوَيْتَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  اسْتَوَيْتَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur.  اَنْتَ  munfasıl zamir  اسْتَوَيْتَ ‘deki zamiri tekid eder. 

مَنْ  müşterek ism-i mevsûl atıf harfi  وَ ‘la  اسْتَوَيْتَ ‘nin failine matuf olup mahallen merfûdur.  مَعَكَ  zarfı, mahzuf sılaya mütealliktir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  عَلَى الْفُلْكِ  car mecruru  اسْتَوَيْتَ  fiiline mütealliktir. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidirقُلِ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli,  الْحَمْدُ لِلّٰهِ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

الْحَمْدُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  لِلّٰهِ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir. 

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي  lafza-i celâlin sıfatı olup mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  نَجّٰينَا ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

نَجّٰينَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  مِنَ الْقَوْمِ  car mecruru  نَجّٰينَا  fiiline mütealliktir.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi,  الْقَوْمِ ‘nin sıfatı olup  ي  ile mecrurdur. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

اسْتَوَيْتَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  سوي ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

نَجّٰينَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  نجو ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi, sülâsî mücerredi  ظلم  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَاِذَا اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

 

فَ  , atıf harfidir. Cümle, …  فَإِذَا جَاءَ أَمْرُنَا  cümlesine matuftur. İki cümle arasında lafzen ve manen mutabakat vardır.  اِذَا  cümleye muzâf olan, şart ve mazi manalı zaman zarfıdır. 

Cümle şart üslubunda gelmiş haberî isnaddır.  اِذَا ’nın muzâfun ileyhi konumunda olan şart cümlesi  اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَنْتَ  muttasıl zamiriاسْتَوَيْتَ ‘deki zamiri tekid için gelmiştir.  مَنْ  müşterek ism-i mevsûlu,  اسْتَوَيْتَ  fiilinin failine matuftur. Sılası mahzuftur.  مَعَكَ , bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

ف  karinesiyle gelen cevap cümlesi …  فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan …  الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي  cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir. 

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Mübteda olan  الْحَمْدُ ’nün haberi mahzuftur.  لِلّٰهِ  bu mahzuf habere mütealliktir.

İsim cümlesinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لِلّٰهِ  lafzındaki  ل  harfi tahsis ifade eder. (Safvetü't Tefasir)

Lafza-i celâlin sıfatı konumundaki has ism-i mevsûl  االَّذ۪ي ’nin sılası olan  نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ  cümlesi, mazi fiil sıygasında gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107) 

Mekulü’l-kavl, haber üslubunda geldiği halde dua manasındadır. Dolayısıyla muktezâ-i zâhirin hilafına durum oluşmuştur. Cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi  الْقَوْمِ  için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

“Şayet beraberindeki kimselerle birlikte sen de gemiye yerleştiğinde” ifadesi yerleştiğinizde anlamına geldiği için, de yerine, çoğul olarak deyiniz denmesi gerekmiyor muydu? derseniz, şöyle derim: Tekil olarak Nuh (as)’a hitap edilmiştir, çünkü o onların peygamberi ve önderidir, dolayısıyla onun söylemesi, hepsinin söylemesi anlamına gelir. Üstelik sadece ona hitap edilmesinde nübüvvet makamının üstünlüğüne ve rubûbiyet makamının büyüklüğüne, bu makama muhatap olma seviyesine ancak melek ya da peygamberlerin yükselebileceğine işaret bulunmaktadır. (Keşşâf, Fahreddin er-Râzî)

اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ  ifadesinden sonra  قُلِ  hitabında, cemiden müfrede iltifat sanatı vardır.  

اَنْجَيَ  fiili  اِفعال  babından olup zorluktan ve sıkıntıdan kurtarma konusunda hızlı olunması gereken durumlarda kullanılır. Aynı kökten türeyen  نَجَّي  fiili ise  تفعيل  babındandır ve çoğunlukla kurtarma fiilinde bir müddet bekleme ve ona zaman tanımanın söz konusu olduğu yerlerde kullanılır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Kur’an Kelimelerinin Sırlı Dünyası, s. 113)