Mü'minûn Sûresi 56. Ayet

نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِۜ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ  ...

Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!  (55 - 56. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 نُسَارِعُ koşuyoruz س ر ع
2 لَهُمْ onların
3 فِي
4 الْخَيْرَاتِ iyiliklerine خ ي ر
5 بَلْ bilakis
6 لَا değiller
7 يَشْعُرُونَ onlar farkında ش ع ر
 
Mekke’de müşrikler sosyal ve ekonomik bakımdan müslümanlardan daha güçlüydüler; bunu doğru yolda olduklarının bir kanıtı sayıyor ve hep böyle gideceğini zannediyorlardı. Halbuki bu imkânlar onlar için bir istidrâc idi, yani gerçeği görüp ona teslim olma niyetinde olmayanların günahlarını daha da arttıran bir belâ, bir musibet idi; fakat müşrikler ne bu gerçeğin ne de sonlarının gelmekte olduğunun farkına varabiliyorlardı. Nitekim kısa denebilecek bir zaman içinde önce Medine’de, ardından da Mekke’de ve diğer belli başlı merkezlerde İslâm’ın hâkim olmasıyla birlikte eski düzenin itibarlı müşrikleri mallarının ve evlâtlarının kendi acı âkıbetlerini, tükenişlerini önleyemediğini görmüşlerdir.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 29
 

نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِۜ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ

 

Cümle önceki ayette geçen اَنَّ ‘ nin haberi olup lafzen merfûdur.  نُسَارِعُ  damme ile merfû muzari fiildir, faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur.

لَهُمْ  car mecruru  نُسَارِعُ  fiiline mütealliktir. 

فِي الْخَيْرَاتِ  car mecruru  نُسَارِعُ  fiiline mütealliktir.

بَلْ  idrâb ve atıf harfidir. Önce söylenen bir şeyden vazgeçmeyi belirtir. Buna “idrâb (  اِضْرَابْ  )” denir. “Öyle değil, böyle, fakat, bilakis, belki” anlamlarını ifade eder.

Kendisinden sonra gelen cümle ile iki anlam ifade eder:

1. Kendisinden önceki cümlenin ifade ettiği anlamın doğru olmadığını, doğrusunun sonraki olduğunu ifade etmeye yarar. Bu durumda edata karşılık olarak “oysa, oysaki, halbuki, bilakis, aksine” manaları verilir.

2. Bir maksattan başka bir maksada veya bir konudan diğer bir konuya geçiş için kullanılır. Burada, yukarıda olduğu gibi bir iddiayı çürütmek ve doğrusunu belirtmek için değil de bir konudan başka bir konuya geçiş içindir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

بَلْ  idrâb ve atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

يَشْعُرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

نُسَارِعُ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. babındadır. Sülâsîsi  سرع ’dir.   

Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.

 

نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِۜ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ

 

Önceki ayetin devamı olan ayet, fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِۜ  cümlesi, önceki ayetteki  اَنَّ 'nin haberidir. 

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

فِي الْخَيْرَاتِۜ  ifadesindeki  فِي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla  الْخَيْرَاتِۜ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü  الْخَيْرَاتِۜ , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Hayırlarla olan irtibatta mübalağa ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

Zarfiye olan  في  harfi mecazî olarak gelmiştir. Burada  الخَيْراتِ  kelimesi, üzerinde yürüyerek yarışanların olduğu  الطَّرِيقِ  menziline konmuştur. Dolayısıyla  في  harfi meknî istiarenin karinesi olmuştur.

نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِۜ [Onlara iyilik etmede yarıştığımızı mı sanıyorlar?] Cümlesinde, bunu önceki cümleye bağlayan  به  lafzı hazf edilmiştir. Takdiri şöyledir:  نُسَارِعُ لَهُمْ به فِي الْخَيْرَاتِۜ  (Bunları vermekle, onlara iy­ilik etmede yarıştığımızı mı sanıyorlar?) Söylendiği takdirde söz uzaya­cağı ve söylenmediği takdirde karışıklık endişesi bulunmadığı için, hazfi güzel olmuştur. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsîr)

Bu ifadelerle Hazret-i Peygamber (sav) teselli edilmiş, onların derhal azaba uğratılmasını istemesi ve azabın ertelenmiş olmasından üzüntü duyması yasaklanmıştır. 

Anlam şudur: Onlara verilen bu nimetler, iyice günaha dalmalarından, derece derece günaha batıp, daha fazla günahkârlığa sürüklenmelerinden başka bir şeye yönelik değildir. Oysa onlar bunun kendilerinin iyiliği için yarışmak olduğunu zannetmektedirler; kendilerine fayda ve ikramda bulunulduğunu, vakti gelmeden önce ödüllerinin verildiğini düşünmektedirler. Ayrıca burada tıpkı Müslümanlardan hayır sahiplerine hayırlarının karşılığı derhal verilmiş olduğu gibi, kendilerine de verilmiş olmasının kastedilmesi de mümkündür.  بَلْ (Aksine) kelimesi ‘’zannediyorlar mı ki’’ ifadesinin istidrakidir, yani aksine onlar tıpkı hayvanlar gibidirler, anlamazlar, fark etmezler ki, bunların kendilerini iyice günaha batıran bir istidrâc mı yoksa onların iyiliği için yarış mı olduğunu düşünsün, tefekkür etsinler. (Keşşâf) 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

بَلْ  idrâb harfidir. Atıf edatlarından biridir. Ancak diğer atıf edatları gibi hüküm bakımından atıf görevi görmez. Bu edat sadece matufu îrab, yani hareke bakımından matufun aleyhe atfeder. Anlamsal açıdan ise tersinelik ilişkisi kurar. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)