Mü'minûn Sûresi 59. Ayet

وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ  ...

Rablerine ortak koşmayanlar,
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَالَّذِينَ ve onlar ki
2 هُمْ onlar
3 بِرَبِّهِمْ Rablerine ر ب ب
4 لَا
5 يُشْرِكُونَ ortak koşmazlar ش ر ك
 
“Sorumlu davrananlar” şeklinde çevirdiğimiz müşfikûn kelimesi genellikle “Allah’a itaatlerini sürdürenler, O’nun hoşnutluğunu kazanma gayreti içinde olanlar, rızâsını elde edememe korkusuyla çaba gösterenler”; “âyetler” kelimesi ise “Kur’an âyetleri ve Allah’ın varlığını kanıtlayan deliller” şeklinde açıklanmıştır (meselâ bk. Taberî, XVIII, 31-32; Râzî, XXIII, 106-107). 60. âyette “vermek”ten söz edilmekle birlikte verilen şeyler belirtilmemiştir. Bu durumda Allah’a saygı ve hayır işleme düşüncesiyle insanlara yapılan her türlü iyilikler bu âyetin kapsamına girmektedir. Yukarıda inkârcılar eleştirildikten sonra burada da müminlerin seçkin niteliklerinden bazıları gösterilmiştir. Bunlar kısaca haşyet, yani Allah’a derin saygı, O’nun âyetlerine, yani peygamberine gönderdiği kitabına, varlığının kanıtlarına inanmak ve Allah’ın huzurunda hesabının verileceği düşüncesi ve sorumluluk bilinciyle eldeki imkânları muhtaçlarla paylaşmaktır. “İyiliklere koşup bu uğurda yarışma” iki anlama gelmektedir: a) Büyük bir arzuyla Allah’a itaat mahiyetindeki işlere yönelip yeri ve zamanı gelince bu işleri aksatmadan yapmak; b) Çeşitli hayırlı işler için çalışmak, başka insanlara iyilik etme yarışı içinde olmak (Râzî, XXIII, 107). 
 

وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ

 

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ , atıf harfi  وَ ’la önceki ism-i mevsûle matuf olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.

بِرَبِّهِمْ  car mecruru  لَا يُشْرِكُونَ  fiiline mütealliktir.  لَا يُشْرِكُونَ  fiili, mübtedanın haberi olarak  mahallen merfûdur. 

لَا  nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُشْرِكُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  يُشْرِكُونَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  شرك ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ

 

Ayetteki  الَّذ۪ينَ , önceki ayetteki  اِنَّ الَّذ۪ينَ ’ye  و ’la atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber, ibtidaî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  بِرَبِّهِمْ , ihtimam için amili olan  لَا يُشْرِكُونَۙ ’ye takdim edilmiştir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Veciz anlatım kastıyla gelen,  بِرَبِّهِمْ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan  هِمْ  zamiri dolayısıyla bahsi geçen kişiler şan ve şeref kazanmıştır.

Müsned olan  لَا يُشْرِكُونَۙ , muzari fiil sıygasında gelerek hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ  cümlesiyle  هُمْ بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَۙ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

يُشْرِكُونَۙ  [İnanırlar]  - يُؤْمِنُونَۙ [Ortak koşarlar] arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

مُشْفِقُونَۙ - يُؤْمِنُونَۙ - يُشْرِكُونَۙ - صَابِقُونَ  benzeri kelimelerde kuvvetli bir seci vardır. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsîr) 

Bu cümle, özet olarak gelen kafirlerin durumuna mukabil olarak müminlerin durumunun tafsili olarak gelmiştir. Çirkin sıfatlar bütün rezillikleriyle sayılmamıştır ama güzel sıfatlar tafsilatlı olarak gelmiştir. Böylece eşsiz bir îcaz ve tıbâk gerçekleşmiş, fesahat; çirkin vasıfların kerihliğinden korunmuştur. (Âşûr)