Mü'minûn Sûresi 64. Ayet

حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذْنَا مُتْرَف۪يهِمْ بِالْعَذَابِ اِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَۜ  ...

Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 حَتَّىٰ nihayet
2 إِذَا zaman
3 أَخَذْنَا yakaladığımız ا خ ذ
4 مُتْرَفِيهِمْ varlıklılarını ت ر ف
5 بِالْعَذَابِ azab ile ع ذ ب
6 إِذَا hemen
7 هُمْ onlar
8 يَجْأَرُونَ feryada başlarlar ج ا ر
 
Bu ve gelecek âyetlerde söz konusu edilenler, Mekke putperestleridir. Onların kalplerinin “tam bir bilgisizlik karanlığı içinde” bulunduğu şey, bir önceki âyetin belirttiği “hakkı söyleyen kitap” (Kur’an) veya müminlerin, 57-61. âyetlerde özetlenen üstün nitelikleridir. Buna göre putperestlerin kalplerinin bilgisizlik karanlığı içinde bulunması, Kur’an’ın değerinden habersiz olmaları yahut müminlerin, belirtilen niteliklerini ve bunlar sayesinde elde ettikleri konum ve değeri kavrayamamaları (Zemahşerî, III, 50; Şevkânî, III, 551); bir başka yoruma göre ise bu dünyada Allah’ın kendilerine zenginlik ve evlâtlar vermesinin (bk. 55. âyet) hikmetini anlamaktan âciz olmalarıdır (Taberî, XVIII, 35).
 
 Bazı müfessirler, âyetin “bunun dışında” diye çevirdiğimiz kısmında geçen “zâlike” (bu) kelimesiyle 62. âyetteki “hak” kavramına işaret edildiğini belirtmişlerdir. Buna göre söz konusu ifade, “hak konusunda bilgisiz olmalarının, onun değerini kavrayamamalarının dışında” anlamına gelir. Bu yorumu aktaran Şevkânî burada ya müminlerin iyi fiillerine veya inkârcıların kötü fiillerine işaret edildiğini belirtir (III, 551). İlk görüşe göre âyetin ilgili bölümünü, “O inkârcıların, 57-61. âyetlerde müminlere nisbet edilen iyi fiillere aykırı daha nice kötü işleri vardır”; ikinci görüşe göre ise “Onların, kalplerinin karanlık içinde bulunması gibi kötü halleri ve eylemleri dışında daha nice kötü işleri vardır” şeklinde anlamak gerekir. 
 
 “Ceza” diye çevirdiğimiz 64. âyetteki azâb kelimesiyle Bedir’de müşriklerin müslümanlar karşısında uğrayacakları ağır yenilgiye veya âhiret azabına işaret edildiği belirtilmektedir. Burada asıl anlatılmak istenen husus, İslâm’a ve müslümanlara karşı kör bir mücadeleye girişen ve onlara her türlü haksızlığı reva gören Mekke’nin zengin ve şımarık putperestlerini dünyada veya âhirette Allah’ın mutlaka cezalandıracağı, son pişmanlıklarının kendilerine fayda vermeyeceğidir. Kur’an’ın bu açıklaması aynı zamanda, bâtıl inanç ve erdemsiz davranışların er-geç kaçınılmaz toplumsal yıkımlar doğuracağı, bunun ilâhî bir yasa olduğu şeklinde dolaylı bir uyarı anlamı da taşımaktadır.
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 33-34
 

حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذْنَا مُتْرَف۪يهِمْ بِالْعَذَابِ اِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَۜ

 

حَتّٰٓى  harfi ibtidaiyyedir.  حَتّٰٓى  edatı üç şekilde kullanılabilir:

1) Harf-i cer olarak  2) Başlangıç edatı olarak  3) Atıf edatı olarak kullanılır. Burada başlangıç edatı olarak kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

(إِذَا): Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

(إِذَا)’dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umûmiyetle muzâri olur, mazi de olsa muzâri manası verilir: 

a) (إِذَا)  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b) (إِذَا)’nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف)’nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır. (Bk. Meczum Muzariler, Cümle Kuruluşu, s. 114, 118)

c) Sükun üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَخَذْنَا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اَخَذْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. 

مُتْرَف۪يهِمْ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. İzafetten dolayı  ن  harfi hazf edilmiştir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  بِالْعَذَابِ  car mecruru  مُتْرَف۪يهِمْ ‘un mahzuf haline mütealliktir.

مُتْرَف۪يهِمْ  kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûludur.

اِذَا  mufacee harfidir.  اِذَا , isim cümlesinin önüne geldiğinde “birdenbire, ansızın” manasında mufacee harfi olur.

Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  يَجْـَٔرُونَ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

يَجْـَٔرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
 

حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذْنَا مُتْرَف۪يهِمْ بِالْعَذَابِ اِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَۜ

 

Fasılla gelen ayette  حَتّٰٓى  ibtida harfidir. 

اِذَا  şart manalı zaman zarfıdır.  اِذَا ’nın muzâfun ileyhi ve şart cümlesi olan  اَخَذْنَا مُتْرَف۪يهِمْ بِالْعَذَابِ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şart fiilinin mazi sıygada gelmesi kesinlik, fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.

Mufacee harfinin dahil olduğu sübut ifade eden  اِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَ  şeklindeki isim cümlesi, şartın cevabıdır. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Bu cümleye dahil olan  اِذَٓا , isim cümlesinin başına geldiği için mufacee harfi olmuştur. “Bir de bakmışsın ki..” anlamındadır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haberî isnad yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır. 

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder.  (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.)

Azap, refah içinde olanlar için özelleştirilmiştir. Çünkü zenginler, sıradan insanların cezalandırılma sebebidir ve cezaya en duyarlı olanlardır.  مُتْرَف۪ ‘den muradın müşriklerin tamamı olması da caizdir. (Âşûr) 

Ayetteki iki  اِذَا  arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

بِالْعَذَابِ - يَجْـَٔرُونَ  kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır. 

Bu  حَتّٰٓى , sözün kendisinden sonra başladığı  حَتّٰٓى ‘dır, kendisinden sonra gelen ifade ise şart cümlesidir. Azaptan maksat Bedir günü öldürülmek ya da Peygamber (sav)’in kendileri hakkında “Allah’ım! Mudar’ın başına sıkıntılar getir! Onlara Yusuf Aleyhisselam’ın kıtlık yılları gibi kıtlık yılları ver!” diye dua etmesi [Ahmed b. Hanbel, Müsned, XII, 202] ve Allah’ın kendilerini kıtlıkla imtihan etmesi, nihayetinde leşleri, köpekleri, yanmış kemikleri, derileri ve çocukları yiyecek hale gelmeleridir! (Keşşâf)

İbn Cüreyc dedi ki: Nihayet onların refah içinde olanlarını azap ile aldığımızda ayetinde sözü edilenler, Bedir'de öldürülenlerdir. Hemen feryadı basıverirler ayetinde kastedilenler de Mekke'de bulunanlardır. O böylelikle daha önce sözü edilen iki görüşü bir arada zikretmiş olmaktadır. (Kurtubî)