Mü'minûn Sûresi 83. Ayet

لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا هٰذَا مِنْ قَبْلُ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  ...

Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَقَدْ andolsun
2 وُعِدْنَا yapıldı و ع د
3 نَحْنُ bize
4 وَابَاؤُنَا ve atalarımıza ا ب و
5 هَٰذَا bu (tehdid)
6 مِنْ
7 قَبْلُ bizden önce ق ب ل
8 إِنْ değildir
9 هَٰذَا bu
10 إِلَّا başka bir şey
11 أَسَاطِيرُ masallarından س ط ر
12 الْأَوَّلِينَ evvelkilerin ا و ل
 
Allah, putperestlere kendi varlığını ve kudretini kanıtlayan deliller sıralayıp akıllarını kullanmaya çağırırken onlar yine de inkârcılıkta direnmişlerdir. 81. âyet, bu inkârcı tavrı, özellikle öldükten sonra dirilmeyi reddetme örneği üzerinde tartışmaktadır. Âyete göre ikinci hayatı inkâr etmek sadece müşrik Araplar’a özgü olmayıp eski bir inkâr geleneğidir. Müşriklerin bu inkârlarını kanıtlamak için ileri sürdükleri iddiada günümüz materyalistlerine kadar her dönemdeki inkârcıların ileri sürdükleri mâlûm argümandır: “Çürüyüp toprağa karışmış beden nasıl tekrar canlanabilir? Bu eski bir masaldır!”
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 39-40
 

لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا هٰذَا مِنْ قَبْلُ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ

 

Fiil cümlesidir. لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

وُعِدْنَا  sükun üzere mebni meçhul mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  naib-i faili olarak mahallen merfûdur. 

نَحْنُ  naib-i faili tekid içindir.  اٰبَٓاؤُ۬نَا  naib-i faile atıf harfi وَ ‘la matuftur.

مِنْ قَبْلُ  car mecruru  وُعِدْنَا  fiiline mütealliktir.  قَبْلُ  cer mahallinde muzâftır. Kelimenin merfû oluşu muzâfun ileyhin mahzuf olduğunun işaretidir. Ötre muzâfun ileyhten ivazdır.

قَبْلَ  ve  بَعْدَ  kelimeleri muzâfun ileyhleri hazf edilince damme üzere mebni olurlar: Bu durumdaki izafete izafetten munkatı’ zarflar (izafetten kesilen zarflar) denir.  قَبْلَ  zarfı, hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olanlar grubundadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. İsm-i işaret  هٰذَٓا  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

اِلَّٓا  hasr edatıdır. اَسَاط۪يرُ  kelimesi mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.  الْاَوَّل۪ينَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

 

لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا هٰذَا مِنْ قَبْلُ 

 

Fasılla gelmiş olan ayete dahil olan  لَ  mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Mahzuf kasem ve  قَدْ  ile tekid edilmiş cevap olan  لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107) 

Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî,  Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)

نَحْنُ  munfasıl zamiri,  وُعِدْنَا  fiilindeki zamiri tekid içindir. 

وُعِدْنَا  meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Burada ba‘s hadisesi hissî bir şeymiş gibi yakınlık ifade eden ism-i işaretle zikredilmiştir.

İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de ‘‘vücûdun tahakkuku’’dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

"Yemin olsun ki bize de, atalarımıza da bu vaîd yapılmıştır" şeklindeki sözleriyle sanki şöyle demektedirler: "Bu vaîd (tehdid), bu peygamber tarafından yapıldığı gibi, önceki peygamberler tarafından da yapılmıştır. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen, tehdit olunan iş gerçekleşmeyince, onlar yeniden dirilmenin dünya hayatında olduğunu sanarak, "Bu, evvelkilerin masal ve efsanelerinden başka birşey değildir demişlerdir. (Fahreddin er-Râzî)

 

اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ

 

Mekulü’l-kavl yerinde olan ayetin son cümlesi  اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  cümlesi, istînâfiyyedir. Kasrla tekid edilmiş menfi isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Nefy harfi  اِنْ  ve istisna edatı  اِلَّا  ile oluşan kasr mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.  هٰذَٓا  mevsuf/maksûr,  اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ  sıfat/maksûrun aleyhtir.

Müsnedün ileyhin işaret ismi ile gelmesi, işaret edilene tahkir kastı taşımaktadır. Ayrıca işaret isminde tecessüm sanatı vardır.

اَسَاط۪يرُ  kelimesi, ya سَطْرٍ  kelimesinin çoğulu olan أسْطارٍ  kelimesinin çoğuludur ki buna göre mana, "Bu, evvelkilerin aslı esası olmayan şeylere dair yazıp çizdikleri şeylerdendir" şeklinde olur. Yahut da bu,  أُسْطُورَةٍ  (efsane, masal, hurafe) kelimesinin çoğuludur. Daha uygun olan ikinci görüştür. (Fahreddin er-Râzî)

Müsnedin izafetle gelmesi az sözle çok anlam ifadesi içindir.

Kâfirlerin sözlerini isim cümlesi formunda ifade etmeleri, kasrla tekid etmeleri batıl inançlarının sağlamlık derecesine işarettir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ين  Burada önceki sözlerinde azamet zamirini kullanıp sonradan da ism-i işaretle ifade etmelerindeki maksat, müminlerin iddialarındaki hatalarını teşhir edip tam bir açıklık getirmektir. (Âşûr)

هٰذَٓا  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

قَبْلُ - الْاَوَّل۪ينَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır.