مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ اِذاً لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | مَا |
|
|
2 | اتَّخَذَ | edinmemiştir |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | مِنْ | hiçbir |
|
5 | وَلَدٍ | çocuk |
|
6 | وَمَا | ve |
|
7 | كَانَ | yoktur |
|
8 | مَعَهُ | O’nunla beraber |
|
9 | مِنْ | hiçbir |
|
10 | إِلَٰهٍ | tanrı |
|
11 | إِذًا | öyle olsaydı |
|
12 | لَذَهَبَ | götürürdü |
|
13 | كُلُّ | her |
|
14 | إِلَٰهٍ | tanrı |
|
15 | بِمَا |
|
|
16 | خَلَقَ | kendi yarattığını |
|
17 | وَلَعَلَا | ve üstün gelmeğe çalışırdı |
|
18 | بَعْضُهُمْ | onlardan biri |
|
19 | عَلَىٰ | üzerine |
|
20 | بَعْضٍ | diğeri |
|
21 | سُبْحَانَ | münezehtir (uzaktır) |
|
22 | اللَّهِ | Allah |
|
23 | عَمَّا | -ndan |
|
24 | يَصِفُونَ | onların tanımlamaları- |
|
مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ
Fiil cümlesidir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اتَّخَذَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur. مِنْ zaiddir. وَلَدٍ lafzen mecrur, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مَا atıf harfi وَ ’la önceki مَا ’ya matuftur.
كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
مَعَهُ mekân zarfı, كَانَ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مِنْ zaiddir. اِلٰهٍ lafzen mecrur, muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur.
اتَّخَذَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اِذاً لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ بِمَا خَلَقَ
اِذاً cevap harfidir. لَ harfi mukadder لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır. Takdiri, لو كان معه آلهة لذهب (O’nunla beraber başka bir ilah bulunsaydı muhakkak… giderirdi) şeklindedir.
ذَهَبَ fetha üzere mebni mazi fiildir. كُلُّ fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. اِلٰهٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Müşterek ism-i mevsûl بِ harf-i ceriyle birlikte ذَهَبَ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası خَلَقَ ’dır. Îrabdan mahalli yoktur.
وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ
وَ atıf harfidir. لَ harfi mukadder لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.
عَلَا elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. بَعْضُهُمْ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
عَلٰى بَعْضٍ car mecruru عَلَا fiiline mütealliktir.
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
سُبْحَان mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakı olup fetha ile mansubdur. Takdiri, نسبّح (tesbih ederiz)’dur. اللّٰهِ lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
مَا müşterek ism-i mevsûl عَنْ harf-i ceriyle birlikte سُبْحَانَ ’ye mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası يَصِفُونَ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
يَصِفُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
مَا, nefy harfidir. Cümle menfî mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اتَّخَذَ fiilinin mef’ûlu olan مِنْ وَلَدٍ ibaresindeki harf-i cer zaiddir. Tekid ifade eder. وَلَدٍ’deki tenvin, cins ve kıllet ifade eder. مِنْ harfi kelimeye ‘hiçbir’ anlamı katmıştır. Menfî siyakta nekre, umum ve şümule işarettir.
Cümlede müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهُ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ cümlesi, makabline atfedilmiştir. Menfi كَانَ ’nin dahil olduğu, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Bu cümlede icaz-ı hazif ve takdim vardır. مَعَهُ mekân zarfı, كَانَ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. كَانَ ’nin muahhar ismi اِلٰهٍ ’dir.
مِنْ, olumsuzluğu tekid için gelmiş, zaid harftir. اِلٰهٍ ’deki tenvin, cins ve kıllet ifade eder. مِنْ harfi kelimeye “hiçbir” anlamı katmıştır. Menfî siyakta nekre, umum ve şümule işarettir.
مَا كَانُ ’li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî Tefsir 3/79)
مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ مِنْ وَلَدٍ [Allah hiçbir çocuk edinmedi] cümlesinde مِنْ harf-i cerinin fazladan getirilmesiyle söz pekiştirilmiştir. Takdiri, مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ وَلَدً şeklindedir. Aynı şekilde وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ [Onunla beraber hiçbir ilâh yoktur.] cümlesi de böyledir. Her iki cümlede de مِنْ harf-i ceri, olumsuzluk manasını kuvvetlendirmek ve pekiştirmek için gelmiştir. (Sâbûnî, Safvetu’t Tefasir)
اِذاً لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ
اِذاً , cevap harfidir. “Öyleyse, o zaman, o takdirde” manalarına gelir. Lam-ı rabıtanın dahil olduğu, لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ بِمَا خَلَقَ cümlesi, takdiri لو كان معه آلهة [O’nunla beraber başka bir ilâh bulunsaydı] olan mukadder şartın cevabıdır.
Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mezkûr cevap ve mukadder şart cümlesinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
اِذاً (O zaman) ifadesi aslında sadece ceza ve cevap cümlelerinin başına gelir, peki, burada لَذَهَبَ (götürürdü) ifadesi, başında herhangi bir şart ifadesi olmadığı ya da herhangi bir soru yer almadığı halde nasıl ceza ve cevap olarak kullanılmış? dersen, şöyle derim: Şart ifadesi hazf edilmiş olup takdiri, “Eğer onunla birlikte birtakım ilâhlar olsaydı.” şeklindedir. Bu ifadenin hazf edilmesinin sebebi, “O’nunla birlikte hiçbir ilâh yoktur.” ifadesinin buna yeterince delalet ediyor olmasıdır. Bu ifade, kendileri ile tartışılan müşriklere cevap mahiyetindedir. (Keşşâf)
لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ ifadesindeki الذِّهابُ; sevk ve idare hususundaki istiklali ve bu hususta başka birinin katılımının veya ortaklığının mümkün olmadığını gösteren müstear lafızdır. (Âşûr)
اِلٰهٍ ’deki tenvin cins ifade eder.
Harf-i cerle birlikte لَذَهَبَ fiiline müteallik müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası خَلَقَ, mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Aynı üslupta gelerek …لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ cümlesine atfedilen وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ cümlesinin atıf sebebi, hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, s. 107)
Ayette delil ve illet bildirmeye yönelik mezheb-i kelâmî sanatı vardır. İstenen bir konuda kelamcıların usulünce kesin, aklî delillerle konuşmaktır. Mezheb-i kelâmî üslubunda hakiki illete işaret edilir. Muhatabı ikna konusunda etkili bir sanattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
Ayetin son cümlesi müstenefedir. سُبْحَانَ اللّٰهِ ifadesi, takdiri نسبّح (tesbih ederiz) olan fiilin mef’ûlü mutlakıdır. Fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, عَنْ harf-i ceriyle birlikte سُبْحَانَ ’ye mütealliktir. Sılası olan يَصِفُونَ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. مَا ’nın masdariye olması da caizdir.
عَمَّا يَصِفُونَۙ [Nitelediklerinden] yani ortak ve evlatlardan münezzehtir. (Keşşâf)
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ cümlesi zalimlerin iddialarının batıl olduğunu açıklar.
Cümlede mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafz-ı celâllerde tecrîd sanatı vardır.
İsm-i celâlin iki kez zikredilmesi verilen haberin kesinliğini ifade eder. Hükmü kesinleştirmek için yapılan bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayette مَا , اِلٰهٍ , بَعْضٍ kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ebüssuûd şöyle der: Sübhan kelimesinin سبح ’dan türemiş, تفعيل kalıbına nakledilmiş ve masdara dönüşmüş olmasında kimseye gizli kalmayan belli bir tenzih ifadesi vardır. Manası şöyle olur: “Allah'ı O’na yakışır bir şekilde tenzih ederim. (Sâbûnî, Safvetu’t Tefasir)