Mü'minûn Sûresi 94. Ayet

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْن۪ي فِي الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ  ...

De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”  (93 - 94. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 رَبِّ Rabbim ر ب ب
2 فَلَا
3 تَجْعَلْنِي beni bırakma ج ع ل
4 فِي içinde
5 الْقَوْمِ kavmin ق و م
6 الظَّالِمِينَ zalim ظ ل م
 
Allah’ın inkârcıları tehdit ettiği hal, onların varlıklarına son verecek olan belâ ve felâkettir (Şevkânî, III, 559). Kuşkusuz Resûl-i Ekrem, böyle bir felâket sırasında Allah’ın bir peygamberi felâketi hak etmiş olanlar arasında bulundurmayacağını biliyordu. Şu halde buradaki dileği bu hususta bir kuşkusu olduğu anlamına gelmeyip bu bilgisine rağmen Allah’ın dilediğini yapmaya muktedir olduğunu ikrar etme ve O’na kulluğunu arzetme amacı taşımaktadır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 42
 
Peygamber Efendimiz şöyle dua etmiştir :” Allah’ım! Bir kavmi fitneye düşürmek istediğinde , bu belâya uğramadan benim canımı al!”
(Tirmizi, Tefsir 38/4; Ahmed b. Hanbel, Müsned,IV,66,378; Elbâni, Silsiletü’l-ehadisi’s-sahiha, VII/1,501-506,nr. 3169)
 

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْن۪ي فِي الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

 

Fiil cümlesidir. İkinci nida, bir önceki duayı tekid eder. Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبِّ  muzâftır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  يَ ’sı mahzuftur.

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. 

Münada alem ise veya mütekellim ya’sına muzâfsa yahut nida edilen, nida edenin yakınında bulunursa nida harfi hazf edilebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  

تَجْعَلْن۪ي  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  

فِي الْقَوْمِ  car mecruru amili  تَجْعَلْن۪ي  olan fiilin ikinci mef’ûlün bihine mütealliktir. Takdiri, كائنا فيهم أو منهم (Onların içinde veya onlardan.) şeklindedir.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi,  الْقَوْمِ nin sıfatı olup cer alameti  ي dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi sülasi mücerredi  ظلم  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْن۪ي فِي الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

 

Fasılla gelen ayet, önceki ayetteki şart cümlesinin cevabıdır. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Bu cümle önceki duayı tekid için gelmiş itiraziyyedir. 

Nidâ üslubunda talebi inşai isnadtır. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Münada konumundaki  رَبِّ  izafetinde mütekellim zamiri mahzuftur. Bu hazfın işareti kelimenin sonundaki esredir. Nida harfinin ve muzafun ileyhin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu izafet muzâfun ileyhe şan ve şeref kazandırmasının yanında, mütekellimin, Allah'ın rububiyet vasfına sığınma isteğine işarettir. 

رَبِّ  lafzının cümlede tekrarı, münadinin, münadaya yakarışındaki içtenliğini ve duasının kabulünü ne kadar çok istediğini  göstermesinin yanında, Rabb’e tazim ve sena ifade eder.

فَ  rabıtadır. Şartın cevabı olan  فَلَا تَجْعَلْن۪ي  cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Önceki ayetteki şart cümlesiyle birlikte, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Şart üslubunda gelmiş olmasına rağmen terkip, dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi  الْقَوْمِ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

فِي الْقَوْمِ  ibaresindeki  فِي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla kavim içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü insan topluluğu, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. O toplumla alakanın olmamasını tekid etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır.

“Ya Rabbi!” ifadesinin şart ve cevap ifadelerinin öncesinde iki kez tekrarlanmış olması, kulun Allah karşısında alçakgönüllülük ve boyun eğmişlik hali içerisinde olmasına yönelik bir teşviktir. Müşrikler azap tehdidini inkâr ediyor ve onunla alay ediyorlardı, azabın ale’l-acele gelmesini istiyor görünmeleri de bu yüzdendi. Bu sebeple onlara, “Allah, vadettiği şeyi yerine getirmeye kādirdir, düşünürseniz siz de bunu anlarsınız, o halde bu şekilde inkâr etmenizin sebebi, manası nedir?!” denilmiş olmaktadır. (Keşşâf)

Ebu Hayyân şöyle der: Şu bir gerçektir ki Resulullah (s.a.) kendisinin zalimler topluluğundan kılınmasına sebep olacak şeylerden korunmuştur. Fakat kulluğunu açığa çıkarmak ve Allah'a karşı tevazu göstermesi için bu şekilde dua etmesi emrolunmuştur. (Sâbûnî, Safvetu’t Tefasir)

Yüce Allah bu buyruklarıyla ona yapacağı duayı öğretmektedir. Yani “Ey Rabbim, de” demektir. Eğer bana tehdit olundukları azabı gösterecek olursan o halde beni o zalimler topluluğu arasında kılma! Yani beni üzerlerine azabın indiği kimseler arasında bulundurma, beni onlar arasından çıkar! (Kurtubî)