Mü'minûn Sûresi 99. Ayet

حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ  ...

Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.  (99 - 100. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 حَتَّىٰ nihayet
2 إِذَا zaman
3 جَاءَ geldiği ج ي ا
4 أَحَدَهُمُ onlardan birine ا ح د
5 الْمَوْتُ ölüm م و ت
6 قَالَ der ki ق و ل
7 رَبِّ Rabbim ر ب ب
8 ارْجِعُونِ beni geri döndür ر ج ع
 
“Onlar”dan maksat, özellikle öldükten sonra tekrar dirilmenin imkânsız olduğunu savunan inkârcılardır. Âyette, hayatları son bulup dünya ile ilgili bütün bağları kopan, arzu ve tutkuları tükenen ve ancak bu noktada akılları başlarına gelen inkârcıların ümitsizlikleri, tükenmişlikleri ve pişmanlıkları dile getirilmektedir. Fahreddin er-Râzî’ye göre böyleleri, ölümleri esnasında (veya zayıf bir görüşe göre âhirette cehennemdeki yerlerini görünce), aslında geri dönüşün imkânsız olduğunu bilseler de, sırf inkârcı olarak bu dünyadan göçmelerine üzülüp pişman oldukları için bu duygularını ve ümitsizliklerini ifade etmek üzere bu şekilde yakarırlar (XXIII, 119-120).
 
 Bu iki âyet, temeli eski Hint dinlerine ve Eflâtun felsefesine kadar uzanan, zaman zaman günümüzde bile bazı kişiler ve sözde ilim adamları tarafından savunulan reenkarnasyon (tenâsüh) inancını açıkça reddetmektedir. Bu inanca göre kötü ve günahkâr insanlar ölünce bunların ruhları, dünyada günahlarından kurtulup arınıncaya kadar bedenden bedene dolaşacak, ancak günahlarından temizlendikten sonra Tanrı’nın huzuruna dönebileceklerdir. Eğer günahkârların ruhlarının başka bedenlere geçmesi mümkün olsaydı, âyette belirtildiği şekilde pişmanlık duygularını dile getirerek yanlışlarını düzeltmek maksadıyla yeniden dünyaya gönderilmeleri için yakaran kullarının dileğini Allah reddetmezdi. Oysa burada böyle bir dönüşe asla izin verilmeyeceği belirtilmektedir. 
 
 Sözlükte “engel, ayırıcı, aralık” anlamına gelen berzah kelimesinin buradaki anlamı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Râzî’nin tercih ettiği yoruma göre buradaki berzah, İslâmî gelenekteki yaygın anlamıyla insanın dünya hayatına geri dönüşünü engelleyen ölüm olayı ve sonrasıdır. Kabir hayatı da denen bu dönem ölümle başlayıp yeniden dirilme vaktine kadar sürecektir. Berzah kelimesi, –biri dünya hayatının son bulduğuna, diğeri âhiret hayatı için yeniden dirilmenin gerçekleştiğine işaret olmak üzere– iki defa üflenecek olan iki sûr arasında geçecek süre olarak da açıklanmıştır (Taberî, XVIII, 53; Şevkânî, III, 562). Âhirette akrabalık bağlarının işe yaramaması, oradaki adaletin mutlaklığını ve kusursuzluğunu, insanların birbirlerine soru soramaması da âhirette verilecek hesabın dehşetini göstermektedir.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 45
 
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yedi (engelleyici) şey(gelme)den önce iyi işler yapmakta acele ediniz. Yoksa gerçekten siz, unutturan fakirlik, azdıran zenginlik, (her şeyi) bozup perişan eden hastalık, saçma-sapan konuşturan ihtiyarlık, ansızın geliveren ölüm, gelmesi beklenen şeylerin en şerlisi Deccâl, belâsı en müthiş ve en acı olan kıyametten başka bir şey mi beklediğinizi sanıyorsunuz?” 
(Tirmizî, Zühd 3)
 

حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ

 

حَتّٰى  gaye bildiren cer harfi olup ibtidaiyyedir.

حَتّٰى  edatı 3 şekilde kullanılabilir: 1) Harf-i cer olarak gelir. 2) Başlangıç edatı olarak gelir. 3) Atıf edatı olarak gelir. Burada başlangıç edatı olarak kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

جَٓاءَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. 

اَحَدَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  الْمَوْتُ  fail olup lafzen merfûdur. 

قَالَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir. 

Mekulü’l-kavli, ارْجِعُونِ dur.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبِّ  muzâftır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  يَ ’sı mahzuftur. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. 

Münada alem ise veya mütekellim ya’sına muzâfsa yahut nida edilen, nida edenin yakınında bulunursa nida harfi hazf edilebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

ارْجِعُونِ  fiili,  نَ ‘un hazfi ile emir fiildir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen  يَ  ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur. Burada bu  ي  harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan  نِ  harfinin harekesi esre gelmiştir.
جَٓاءَ 
جَٓاءَ 
جَٓاءَ 
 

حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ

 

حَتّٰٓى  ibtida harfi olarak cümleye dahil olmuştur. Akabindeki cümle, şart üslûbunda haberî isnaddır.

Şart cümlesi olan  جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ, müstakbel şart manalı zaman zarfı  إِذَا ’nın muzâfun ileyhidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mef’ûl olan  اَحَدَكُمُ  önemine binaen faile takdim edilmiştir.

Şartın cevabı olan  قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İtiraziyye olan  رَبِّ  önceki duayı tekid hükmündedir. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Münada konumundaki  رَبِّ  izafetinde mütekellim zamiri mahzuftur. Bu hazfın işareti kelimenin sonundaki esredir. Nida harfinin ve muzâfun ileyhin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu izafet muzâfun ileyhe şan ve şeref kazandırmasının yanında, mütekellimin, Allah'ın rububiyet vasfına sığınma isteğine işarettir.

İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. 

Çeşitli gayelere binaen araya girmiş saplama bir cümle olan itiraziyye cümlesinin, ana cümlenin anlamına tesiri yoktur. (Sevinç Resul, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv” ın Kullanımı)

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  ارْجِعُونِ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

اِذَا جَٓاءَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ [Sizden birine ölüm geldiği zaman] ifadesinde istiare vardır. Ölümün vuku bulması gelmek fiiliyle ifade edilmiştir. 

رَبِّ  ve  ارْجِعُونِۙ  kelimelerinin sonlarındaki esreler mütekellim zamirlerinden ivazdır.

حَتّٰٓى  ifadesi [96. ayetteki] nitelendirmekte olduklarını ifadesi ile ilişkilidir yani “Onlar iş bu zamana kadar senin hakkında kötü konuşmaya devam edecekler!” anlamındadır. Bu iki ayet arasındaki ifadeler ara cümle olup onları görmezden gelme emrinin tekidi mahiyetindedir. Yani şeytanın onu olgunca davranmaktan uzaklaştırma çabalarına ve düşmanlarından intikam almaya sevk etmeye çalışmasına karşılık Allah’tan yardım istemesi ve onları görmezden gelmesi emredilmektedir. Ya da  حَتّٰٓى  ifadesi [Asıl onlar yalan söylemekte! (Müminun Suresi, 90)] ifadesi ile ilişkilidir. (Keşşâf)

Allah’a çoğul sıygası ile döndürün diye hitap edilmiş olması tazim içindir. (Keşşâf-  Fahreddin er-Râzî)

رَبِّ ارْجِعُونِ  [Ey Rabbim! Beni geri çevirin] ayetinde hürmet için ke­lime çoğul gelmiştir. Allah'a karşı bir saygı ifadesi olarak,  ارْجِعُونِۙ [Beni geri çevir] dememiştir. (Sâbûnî, Safvetu’t Tefasir)

جَٓاءَ - ارْجِعُونِۙ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî vardır.