Nûr Sûresi 46. Ayet

لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍۜ وَاللّٰهُ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ  ...

Andolsun, biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَقَدْ andolsun
2 أَنْزَلْنَا biz indirdik ن ز ل
3 ايَاتٍ ayetler ا ي ي
4 مُبَيِّنَاتٍ (gerçekleri) açıklayan ب ي ن
5 وَاللَّهُ ve Allah
6 يَهْدِي iletir ه د ي
7 مَنْ kimseyi
8 يَشَاءُ dilediği ش ي ا
9 إِلَىٰ
10 صِرَاطٍ yola ص ر ط
11 مُسْتَقِيمٍ doğru ق و م
 
Allah’ın yarattığı ve her şeye ondan hayat verdiği su ile (Enbiyâ21/30) burada geçen ve kımıldayan canlıların yaratılmasına kaynak olan “bir su” birbirinden farklıdır; bu ikinci suyun sperm ve aşılanmadaki erkek (eril) unsur olduğu anlaşılmaktadır. Âyetin üslûbundan, “her birini kendine mahsus bir sudan” mânası da çıktığı için canlı türlerinin bir asıldan ve kökten değil, farklı ve çeşitli köklerden yaratıldığı anlaşılmaktadır.
 
 “Tam anlamıyla açıklayan” yani açıkladığını mükemmel açıklayan, zihinlerde kuşku, anlamada kapalı alan bırakmadan anlatan âyetler hem Kur’an âyetleridir hem de insanın kendinde ve çevresinde bulunup yaratıcısının varlık, birlik, büyüklük ve eşsizliğini gözler önüne seren “kevnî” âyetlerdir; olgu, oluş ve varlıklardır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 88
 

لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍۜ 

 

Fiil cümlesidir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

اَنْزَلْـنَٓا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

اٰيَاتٍ  mef’ûlün bih olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.  مُبَيِّنَاتٍ  kelimesi  اٰيَاتٍ ’nin sıfatı olup kesra ile mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْزَلْـنَٓا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  نزل ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 

مُبَيِّنَاتٍ  kelimesi, sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

 وَاللّٰهُ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

 

İsim cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. 

يَهْد۪ي  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

يَهْد۪ي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.

Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَشَٓاءُ ’dür. Îrabdan mahalli yoktur.

يَشَٓاءُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.  اِلٰى صِرَاطٍ  car mecruru  يَشَٓاءُ  fiiline mütealliktir.  مُسْتَق۪يمٍ  kelimesi  صِرَاطٍ ’ın sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

مُسْتَق۪يمٍ  kelimesi, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istif’âl babının ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍۜ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  لَ  mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Mahzuf kasem ve  قَدْ  ile tekid edilmiş cevap olan  لَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, s. 107) 

Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Önceki ayetteki lafza-i celâlin zikrinden sonra bu ayette, azamet zamirine iltifat edilmiştir.

Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî,  Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)

مُبَيِّنَاتٍ  kelimesi  اٰيَاتٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır. 

اٰيَاتٍ ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, metbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

Hak Teâlâ’nın, “And olsun ki Biz, açık açık ayetler indirdik.” buyruğuna gelince evla olan, buradaki “açık ayetleri” her türlü delil ve ibret verici şey manasına almaktır. Kur'an-ı Kerim, adeta bütün her şeyi ihtiva ettiği için buradaki ayetlerle Kur'an'ın kastedilmiş olması doğru olur. (Fahreddin er-Râzî)  


 وَاللّٰهُ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

 

Cümle  وَ ’la istînâf cümlesine atfedilmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsme isnad edilen bu isim cümlesi sübut ve istimrar ifade eder.

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ in sılası muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil cümlede teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

مُسْتَق۪يمٍ  kelimesi  صِرَاطٍ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

اَنْزَلْـنَٓا  ve  اللّٰهُ  kelimeleri arasında iltifat sanatı vardır.

صِرَاطٍ ’deki tenvin, tazim ve teşrif içindir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük, telezzüz ve haşyet uyandırma amacına matuftur.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ  ifadesinde istiare vardır. “Sırat” kelimesi yol demektir. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir. Müşebbeh (müstearun leh) hazf edilmiş müstearun minh kalmıştır. Müşebbehün bih yani müstearun minh zikredildiği için istiâre-i tasrîhîyyedir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Sırat, üzerinde ne kadar insan olursa olsun hepsini içine alabilen, duruma göre genişleyebilen ve insanı hedefe götüren yol demektir. Dine “yol” adının verilmesi, cennete götürücülüğünden dolayıdır. O halde din, cennete götüren yol demektir. (Kurtubî) 

Ayetteki “Allah kimi dilerse, onu doğru yola iletir.” cümlesi ile, “Allah, kendisine itaat edip, sevaba müstehak olanları cennetine hidayet eder, iletir.” manası kastedilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)