وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Bu âyet bütün yükümlülükleri ve ilâhî rahmete, Allah tarafından esirgenmeye vesile olacak davranışları ifade etmektedir. Namaz bedenle yapılan ibadetleri, zekât ise malla yapılanları içine almaktadır. Resûle itaat ise –onun örnekliği hem şekil hem de özü ile alınmak şartıyla– bütünüyle din ve dünya işlerini düzgün, dengeli, Allah rızâsına uygun bir çizgide götürmeyi teminat altına almaktadır.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 94وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
وَ atıf harfidir. اَق۪يمُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. الصَّلٰوةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَ atıf harfidir. اٰتُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. الزَّكٰوةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَ atıf harfidir. اَط۪يعُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. الرَّسُولَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
لَعَلَّ terecci harfidir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini nasb haberini ref eder. كُمْ muttasıl zamir لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
تُرْحَمُونَ fiili لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfudur. تُرْحَمُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
يُط۪يعُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi طوع ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ
وَ , istînâfiyyedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Aynı üslupta gelen وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ ve وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ cümleleri, makabline atfedilmiştir. Cümlelerin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
الصَّلٰوةَ - الزَّكٰوةَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Ayetteki birbirine atfedilmiş üç cümle de emir üslubunda gelmiş talebî inşâî isnaddır.
Yani namazınızı vaktinde rükün ve şartlarını tam olarak eda edin. Hiçbir ortağı olmayan tek olan Allah’a ibadet/kulluk edin. Sizin üzerinize farz kılınan, zayıf ve fakirlere iyilik olan zekâtı verin. Size emrettiği, nehyettiği ve menettiği hususlarda Allah Resulü'ne (s.a.) itaat edin. Umulur ki bu sebeple Allah size rahmet eder ve sizi acıklı bir azaptan kurtarır.
Görüldüğü üzere burada emir bilinen anlamında kullanılmıştır. Ayrıca Zemahşerî, iki ayet önce Resule itaat emredildiği halde burada bu emrin tekrarlanmasının sebebini “vücubunu tekid için tekrarlanmıştır” diye ifade etmektedir. (Sinan Yıldız, Vehbe Zuhaylî’nin Tefsîru’l-Münîr Adlı Tefsirinde Belâğat İlmi Uygulamaları)
Namazı dosdoğru kılın cümlesi, Allah’a itaat edin ve Peygambere itaat edin cümlesine atfedilmiştir. Ma‘tūf ile ma‘tūfun aleyh arasına -uzasa dahi- fasılanın girmesi uzak bir şey değildir; çünkü ma‘tūfun hakkı ma‘tūfun aleyhten başka olmaktır. Ayrıca farz olduğunu pekiştirmek için Peygambere itaat tekrar edilmiştir. (Keşşâf)
Allah'ın, hakikatte Allah'a itaat olan Resulü'ne itaatini onun vasıtasıyla emrettikten sonra bir de bizzat bunu emretmesi, geçmiş emrin tekidi ve içeriğinin izahı olması içindir. Kaldı ki Resulullah'a olan itaatin konusu, Allah'ın rızasına uygun olan edepleri de kapsayan bütün şeri hükümlerdir. Yani Resulullah’ın bütün emir ve yasaklarında ona itaat edin. Yahut buradaki emirler daha önce geçen emirlerin, özellikle namaz ve zekât ile birlikte tamamlayıcısıdır. Buna göre daha önce zikredilenlerden murad, namaz ve zekât dışındaki şer'i hükümlerdir. Yani sair hususlarla ilgili emirlerine de uyun, demektir. (Ebüssuûd)
لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Ayetin son cümlesi ta’liliyye veya beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Gayr-ı talebî inşâ cümlesidir.
لَعَلَّ , tereccî harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. لَعَلَّ ’nin haberi olan تُرْحَمُونَ, muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir.
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
“Umulur ki” anlamında olan لَعَلَّ , Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir.
Bu ayetteki لَعَلَّ de Allah’a nisbet edildiğinden “umulur ki rahmete kavuşursunuz” şeklinde değil, ”rahmete kavuşun diye” şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
لَعَلَّ “ümitvar olma” manasını ifade eder. Bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine bir ifadedir. İmam Sîbeveyhi de bu görüştedir. Ancak Kutrûb: “لَعَلَّ kelimesi ‘için’ manasındadır” demiştir. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)
لَعَلَّ gerçek kullanımında ümit ve beklenti tesis etmek içindir. Bazen mecâz-ı mürsel yoluyla inkâr ve tahzir (sakındırma) manasında da kullanılabilmektedir. (İbn Âşûr)
لَعَلَّ kelimesi ihtimal ilişkisi kurar. َTevakku anlamı da vardır. Tevakku istenilen bir şeyin gerçekleşmesini ummak/beklemek, istenmeyen bir şeyden de endişe duymaktır.
لَعَلَّ edatı gerçekleşmesi mümkün olan şeylere hastır. لَعَلَّ ’nin ifade ettiği ihtimal, bir şeyin gerçekleşmesiyle gerçekleşmemesinin eşit olması durumudur. el-Mâleki İbn Hişâm gibi bazı nahivciler buna tevakku demektedirler. (Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler (Doktora Tezi) Abdullah Hacıbekiroğlu)