وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُواًّ مِنَ الْمُجْرِم۪ينَۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ هَادِياً وَنَص۪يراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَكَذَٰلِكَ | ve böylece |
|
2 | جَعَلْنَا | biz var ettik |
|
3 | لِكُلِّ | her |
|
4 | نَبِيٍّ | elçiye |
|
5 | عَدُوًّا | bir düşman |
|
6 | مِنَ | -dan |
|
7 | الْمُجْرِمِينَ | suçlular- |
|
8 | وَكَفَىٰ | yeter |
|
9 | بِرَبِّكَ | Rabbin |
|
10 | هَادِيًا | yol gösterici olarak |
|
11 | وَنَصِيرًا | ve yardımcı olarak |
|
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُواًّ مِنَ الْمُجْرِم۪ينَۜ
وَ istînâfiyye, كَ harf-i cerdir. مثل “gibi” demektir. Bu ibare, amili جَعَلْنَا olan mahzuf mef’ûlu mutlaka mütealliktir. Takdiri, جعلًا مثلَ ذلك جعلنا (Yaptığımız gibi bir şekilde yapmak) şeklindedir.
ذٰ işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık belirten harf, ك ise muhatap zamiridir.
جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. لِكُلِّ car mecruru عَدُواًّ’in mahzuf haline mütealliktir. نَبِيٍّ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
عَدُواًّ kelimesi جَعَلْنَا fiilinin ikinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. مِنَ الْمُجْرِم۪ينَ car mecruru جَعَلْنَا fiilinin mahzuf mef’ûlun bihine mütealliktir.
الْمُجْرِم۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَكَفٰى بِرَبِّكَ هَادِياً وَنَص۪يراً
وَ atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَفٰى mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. بِ harf-i ceri zaiddir. رَبِّ lafzen mecrur, fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
هَادِياً hal olup fetha ile mansubdur. نَص۪يراً atıf harfi و ’la makabline matuftur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil)
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) Ayetin Sayfasına Git (287)
هَادِياً kelimesi sülâsî mücerred olan هدى fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُواًّ مِنَ الْمُجْرِم۪ينَۜ
وَ istînâfiyyedir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. كَذٰلِكَ, amili جَعَلْنَا olan mahzuf mef’ûlu mutlaka mütealliktir.
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Mûsâ, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)
كَذٰلِكَ (İşte böyle), aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki isti’mali, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
İstînafiyye olarak fasılla gelen جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُواًّ مِنَ الْمُجْرِم۪ينَ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
عَدُواًّ ’deki tenvin, kesret ve tahkir, نَبِيٍّ ’deki tenvin ise kesret ve tazim içindir.
Car mecrur مِنَ الْمُجْرِم۪ينَۜ, mef’ûl olan عَدُواًّ ’in mahzuf sıfatına mütealliktir.
عَدُواًّ lafzının tekile de çoğula da ihtimali vardır. Burada cemi manasınadır. (Âşûr)
Bu kelam-ı kerim, Peygamberimiz için bir teselli mahiyetinde olup kendisini önceki peygamberlere uymaya sevk etmektedir. (Ebüssuûd)
وَكَفٰى بِرَبِّكَ هَادِياً وَنَص۪يراً
Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Tekid ifade eden zaid بِ harfi nedeniyle mecrur olan رَبِّكَ , fiilin faili olarak merfû mahaldedir. بِ zaiddir. Tekid ifade eder.
Zeccâc, “Buradaki بِ harf-i ceri zaiddir. Yani كفى ربك وهاديا ونصيرا takdirindedir. هاديا ve نَص۪يراً kelimeleri de hal olarak mansubdurlar. Yani ‘O, dinî ve dünyevî menfaatlere hidayet eder, sevk eder ve düşmanlarınıza karşı size yardım eder.’ demektir.” demiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Peygamberimize aid zamirin رَبِّ lafzına izafeti, ona tazim, teşrif ve destek anlamlarına gelmektedir.
هَادِياً - نَص۪يراً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
جَعَلْنَا - كَفٰى arasında mütekellimden gaibe geçişte güzel bir iltifat sanatı vardır.
Bu kelam-ı kerim, Peygamberimizi bütün düşmanlarına karşı muzaffer kılmak hususunda lütufkâr bir vaattir. (Ebüssuûd)
Yol gösteren ve yardım eden olarak anlamındaki, هَادِياً وَنَص۪يراً kelimeleri hal veya temyiz olarak nasb edilmişlerdir. Rabbin sana hidayet verecek, doğru yolu gösterecek, sana yardım edecektir. O bakımdan sana düşmanlık edenlere aldırma demektir. (Kurtubî)