وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ كَذٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤٰادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلاً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَقَالَ | ve dedi(ler) |
|
2 | الَّذِينَ | kimseler |
|
3 | كَفَرُوا | inkar eden(ler) |
|
4 | لَوْلَا | değil miydi? |
|
5 | نُزِّلَ | indirilmeli |
|
6 | عَلَيْهِ | ona |
|
7 | الْقُرْانُ | Kur’an |
|
8 | جُمْلَةً | toptan |
|
9 | وَاحِدَةً | bir defada |
|
10 | كَذَٰلِكَ | böyle yaptık |
|
11 | لِنُثَبِّتَ | biz sağlamlaştırmak için |
|
12 | بِهِ | onunla |
|
13 | فُؤَادَكَ | senin kalbini |
|
14 | وَرَتَّلْنَاهُ | ve onu okuduk |
|
15 | تَرْتِيلًا | ağır ağır |
|
Ratele رتل : رَتْلٌ bir nesnenin cüzlerinin bir araya toplanarak aralıksız ve aynı doğrultuda kesintisiz bir şekilde birbirini takip edecek şekilde dizilmesi, yerleştirilmesi ve düzenlenmesidir. تَرْتِيلٌ' a gelince o kelamın ağızdan kolaylıkla ve akıcı bir şeklide çıkmasıdır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de Tef'il formunda toplam 4 kez geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli tertildir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası كَفَرُوا مِنْهُمْ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
كَفَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavl لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً cümlesidir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَوْلَٓا cezm etmeyen şart edatıdır. Tahdid için gelmiştir, هلا yani “Değil mi?” manasındadır.
نُزِّلَ meçhul mebni mazi fiildir. عَلَيْهِ car mecruru نُزِّلَ fiiline mütealliktir. الْقُرْاٰنُ naib-i fail olup lafzen merfûdur. جُمْلَةً kelimesi hal olup fetha ile mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاحِدَةً kelimesi جُمْلَةً ’in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نُزِّلَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi نزل ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
كَذٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤٰادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلاً
كَ harf-i cerdir. مثل (gibi) manasındadır. Bu ibare, mahzuf masdarın sıfatına mütealliktir. Takdiri, نزلناه تنزيلا كذلك (Onu bu şekilde bir inzalle indirdik.) şeklindedir.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni, mahallen mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık belirten harf, ك ise muhatap zamiridir, mecrurdur.
لِ harfi, نُثَبِّتَ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mahzuf fiile mütealliktir. Takdiri, أنزل (indirdik.) şeklindedir.
نُثَبِّتَ mansub muzari fiilidir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. بِه۪ car mecruru نُثَبِّتَ fiiline mütealliktir. فُؤٰادَكَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
رَتَّلْنَاهُ cümlesi atıf harfi و ’la mukadder cümleye matuftur. Takdiri, أنزلناه (onu indirdik.) şeklindedir.
رَتَّلْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. تَرْت۪يلاً mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لِنُثَبِّتَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi ثبت ’dir.
رَتَّلْنَاهُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi رتل ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ
وَ istînâfiyyedir. Allah Teâlâ bize bu ayette kfirlerin sözlerini bildiriyor.
Müspet mazi fiil cümlesi olup faide-i haber ibtidai kelamdır.
Fail konumundaki has ism-i mevsûl لَّذ۪ين ’nin sılası olan كَفَرُوا, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, tahkir kastının yanında sonraki habere dikkat çekmek içindir. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife kılınması, onların adını yahut sıfatlarını açıkça söylemekten imtina edilmesi sebebiyle olabilir.
قَالَ fiilinin mekulü’l- kavli olan لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümleye dahil olan لَوْلَٓا harfi, bu cümlede tahdid manasındadır.
Car mecrur عَلَيْهِ, siyaktaki önemine binaen faile takdim edilmiştir.
وَاحِدَةً kelimesi, جُمْلَةً için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
لَوْلاَ “meli/malı, değil mi, ...olsaydı ya” manasında tahdid ilişkisi kurar. Muzariden önce teşvik, maziden önce kınama ve nedamet (pişmanlık) ifade eden bir edattır. Tahdid kelime olarak “teşvik” anlamına gelse de terim olarak “bir işin yapılmasını ve onda gevşeklik gösterilmemesini şiddetle ve sertçe istemektir.” Arz kelimesinde olduğu gibi yumuşaklık söz konusu değildir. (Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler (Doktora Tezi) Abdullah Hacıbekiroğlu)
لَوْلَا, burada “değil miydi” anlamında olup kendisinden sonra bir fiil geldiğinde bu manada kullanılması çoktur. Bu mesela, “Bize yakın zamana kadar geciktirmeli değil miydin?” (Nisa Suresi, 77) ve “İman edip de bu imanı kendisine fayda vermiş bir memleket bulunsaydı ya!” (Yunus Suresi, 98) ayetlerinde olduğu gibi. Ama bunun peşinden isim geldiğinde, bu manaya gelmez. (Fahreddin er-Râzî)
İnkârcılar, “Kur'an ona hep birden indirilseydi ya!” dediler ki gereksiz bir itirazdır. Sanki Tevrat birden indirilmiş de Kur'an da öyle olsa imiş. Gerçek şudur ki icaz yani benzerinin yapılamaz oluşu, tek tek ayet ayet indirilmesi ile hepsi birden indirilmesi arasında fark olmayacağıdır; hatta parça parça indirilmesi, onun bir benzerini yapma konusunda kendileri için daha da faydalıdır. Bu yüzden kalbine iyice yerleştirmek için böyle indirdik; böyle ayrı ayrı cümle cümle indirmekle önce, belleğe alınması sağlam olacak. İkincisi, peyderpey olaylara göre inişinde mana yönünden daha fazla bir görüş ve derinlik; hem teorik, hem pratik bir kıymet ve güç bulunacak. Üçüncüsü, her yeni inen ile ayrıca bir meydan okuyup çekişmeden aciz bırakılarak her defasında yeni bir kalp kuvveti verilecek. Dördüncüsü, nasih ve mensuh ile zamanına göre hüküm koymayı, açıklamanın ve tefsirin çeşitli usül ve kuralları öğretilecek... Bu şekilde ve benzersiz bir tertil ile tertil eyledik; ağır ağır, güzel bir okuyuşla okuduk. (Elmalılı)
كَذٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤٰادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلاً
Ayette îcâz-ı hazif vardır. كَذٰلِكَ, takdiri نزلناه تنزيلا كذلك (Onu bu şekilde bir inzalle indirdik.) olan mahzuf bir mef’ûlu mutlaka mütealliktir.
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Mûsâ , Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi 28, s. 101)
كَذٰلِكَ (İşte böyle) aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki isti’mali işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
كَذٰلِكَ mahzûf mastarın sıfatıdır, işaret de parça parça inmesinedir, çünkü “Kur'an ona toptan indirilmeli değil miydi?” sözünden bu anlaşılmaktadır. Bunun kâfirlerin sözlerinden olma ihtimali de vardır, o zaman كَذٰلِكَ lafzı üzerinde vakf edilir, işaret de geçmiş kitaplara olur. (Beyzâvî)
Sebep bildiren harf-i cer لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤٰادَكَ cümlesi, mecrur mahalde olup mahzuf bir fiile mütealliktir. Takdiri, أنزلناه (Onu indirdik)’tir. İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle bu takdire göre, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
فُؤادُ burada akıl manasınadır. (Âşûr)
تَرْت۪يلاً , kelamda, sözün kelimelerinin birbiri ardınca, tek tek, yavaş yavaş söylenmesi demektir. Dişlerin “tertil”i ise dişlerin seyrek bir şekilde düzene konulmuş, dizilmiş olması demektir. Nitekim Arapçada “güzel dizilmiş dişler” manasında ثغر رتل denir ki bu, muhkem, kuvvetli, sımsıkı olmanın zıddıdır. (Fahreddin er-Râzî)
تَرْت۪يلاً ’deki nekrelik tazim içindir. (Âşûr)
وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلاً cümlesi, önceki cümlede mukadder olan fiile matuftur. Müspet mazi fiil sıygasındaki cümlede mef’ûlu mutlak تَرْت۪يلاً, tekid ifade eder. Faide-i haber talebî kelamdır.
Cümlede fiiller azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
نُزِّلَ عَلَيْهِ - فُؤٰادَكَ kelimeleri arasında gaibden muhataba geçişte güzel bir iltifat sanatı vardır.
جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî, رَتَّلْنَاهُ - تَرْت۪يلاً kelimeleri arasında ise iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Bu sayfada ayet sonlarındaki كَبِيراً ve سَبِيلاً kalıbında gelen, muvazene teşkil eden kelimeler, sayfaya güzel bir seci ahengi vermiştir.