Furkan Sûresi 38. Ayet

وَعَـاداً وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُوناً بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يراً  ...

Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helâk ettik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَعَادًا ve Ad’ı ع و د
2 وَثَمُودَ ve Semud’u
3 وَأَصْحَابَ ve halkını ص ح ب
4 الرَّسِّ Res ر س س
5 وَقُرُونًا ve nesilleri ق ر ن
6 بَيْنَ arasında ب ي ن
7 ذَٰلِكَ bunun
8 كَثِيرًا daha birçoğunu ك ث ر
 
İsimleri anılan peygamberlerle ashâb-ı Res (Res halkı) dışındaki topluluklar hakkında başka sûrelerde geniş bilgiler yer aldığı için burada, sadece peygamberlerine karşı çıkıp onlarla mücadeleye kalkışan bu toplulukların âkıbetleri kısaca hatırlatılarak Kur’an’ın muhataplarının bunlardan ibret almaları amaçlanmıştır. Ashâb-ı Res, konumuz olan 35. âyetin dışında bir de Kaf sûresinde (50/12) peygamberlerini yalancılıkla suçlamış bir topluluk olarak anılmakta, başka bilgi verilmemektedir. Tarih ve tefsir kaynaklarında verilen sınırlı bilgilere göre Res, Orta Arabistan’daki Yemâme’de bulunan bir kasaba, vadi veya kuyu adıdır. Ashâb-ı Ress’in, Yâsîn sûresinde geçen (36/13) ashâb-ı Karye veya Hz. Şuayb’ın kavmi yahut Semûd’un bir kolu olduğu gibi farklı görüşler ileri sürülmekle birlikte, Râzî’nin de belirttiği üzere (XXIV, 83) bu bilgilerin hiçbiri ne Kur’an’a ne de sahih bir rivayete dayanmaktadır; bilinen tek şey, bunların inkârları yüzünden helâk edildikleridir. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 125
 

وَعَـاداً وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُوناً بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يراً

 

Ayet  atıf harfi  وَ ‘la  اَعْتَدْنَا  fiiline matuftur. 

عَـاداً  mahzuf fiilin mef’ûlü bihi olarak fetha ile  mansubdur. Takdiri;  دمّرنا أو أهلكنا (yok ettik veya helak ettik) şeklindedir.  ثَمُودَا  ve  اَصْحَابَ الرَّسِّ  atıf harfi  وَ ‘la  عَـاداً ‘e matuftur. 

اَصْحَابَ  muzâf olup fetha ile mansubtur.  الرَّسِّ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

قُرُوناً  atıf harfi  وَ ‘la  عَـاداً ‘e matuftur.  بَيْنَ  mekân zarfı,  قُرُوناً ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir. 

ذٰلِكَ  ism-i işaret muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir.  كَث۪يراً  kelimesi  قُرُوناً ‘nin ikinci sıfatı olup lafzen mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَعَـاداً وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُوناً بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يراً

 

 

عَـاداً , önceki ayetteki  اَعْتَدْنَا  fiiline matuf, mahzuf bir fiilin mef’ûlüdur. Takdiri,  دمّرنا  veya  أهلكنا  (yok ettik veya helak ettik.) olan fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre cümle mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Buradaki dört ayrı isim, sonraki ayetteki  تَبَّرْنا ’nın delalet eden mahzuf bir fiile nispet edilmiştir. Takdim edilmesinin (öncelenmesinin) sebebi, onlardan verilecek olan haber hakkında merak uyandırmaktır. Böylelikle bu isimlerin 36. ayetteki فَدَمَّرْناهم تَدْمِيرًا  ifadesindeki mansub zamire atıfla mansub olmaları da mümkündür. (Âşûr)

كَث۪يراً  kelimesi  قُرُوناً  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

قُرُوناً dan murad, o zaman biriminde yaşayan insanlardır. Hal-mahal alakasıyla mecaz-ı mürseldir. Kelimedeki tenvin kesret ve tahkir ifade etmektedir.

عَـاداً - ثَمُودَا۬ - الرَّسِّ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Helak edilenlerin sayılması taksim sanatıdır.

Ayetin başındaki  عَـاداً  kelimesi ya bir önceki ayetteki onları ibret yaptık ifadesindeki  هُمْ (onlar) zamirine yahut da  ظَّالِم۪ينَ  ifadesine atıftır. Çünkü bunun manası, “Biz zalimlere acıklı bir azap hazırladık, vaîdde bulunduk.” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)  

Onlar için bu icmâli beyan ile iktifa edilmesi, bunların her biri şöhrette ve kıssanın garabetinde, zikredilen ümmetler mesabesinde olmadığından dolayı olabilir.  (Ebüssuûd)