وَعَـاداً وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُوناً بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يراً
وَعَـاداً وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُوناً بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يراً
Ayet atıf harfi وَ ‘la اَعْتَدْنَا fiiline matuftur.
عَـاداً mahzuf fiilin mef’ûlü bihi olarak fetha ile mansubdur. Takdiri; دمّرنا أو أهلكنا (yok ettik veya helak ettik) şeklindedir. ثَمُودَا ve اَصْحَابَ الرَّسِّ atıf harfi وَ ‘la عَـاداً ‘e matuftur.
اَصْحَابَ muzâf olup fetha ile mansubtur. الرَّسِّ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
قُرُوناً atıf harfi وَ ‘la عَـاداً ‘e matuftur. بَيْنَ mekân zarfı, قُرُوناً ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir.
ذٰلِكَ ism-i işaret muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık belirten harf, ك ise muhatap zamiridir. كَث۪يراً kelimesi قُرُوناً ‘nin ikinci sıfatı olup lafzen mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَعَـاداً وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُوناً بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يراً
عَـاداً , önceki ayetteki اَعْتَدْنَا fiiline matuf, mahzuf bir fiilin mef’ûlüdur. Takdiri, دمّرنا veya أهلكنا (yok ettik veya helak ettik.) olan fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre cümle mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Buradaki dört ayrı isim, sonraki ayetteki تَبَّرْنا ’nın delalet eden mahzuf bir fiile nispet edilmiştir. Takdim edilmesinin (öncelenmesinin) sebebi, onlardan verilecek olan haber hakkında merak uyandırmaktır. Böylelikle bu isimlerin 36. ayetteki فَدَمَّرْناهم تَدْمِيرًا ifadesindeki mansub zamire atıfla mansub olmaları da mümkündür. (Âşûr)
كَث۪يراً kelimesi قُرُوناً için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
قُرُوناً ’dan murad, o zaman biriminde yaşayan insanlardır. Hal-mahal alakasıyla mecaz-ı mürseldir. Kelimedeki tenvin kesret ve tahkir ifade etmektedir.
عَـاداً - ثَمُودَا۬ - الرَّسِّ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Helak edilenlerin sayılması taksim sanatıdır.
Ayetin başındaki عَـاداً kelimesi ya bir önceki ayetteki onları ibret yaptık ifadesindeki هُمْ (onlar) zamirine yahut da ظَّالِم۪ينَ ifadesine atıftır. Çünkü bunun manası, “Biz zalimlere acıklı bir azap hazırladık, vaîdde bulunduk.” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)
Onlar için bu icmâli beyan ile iktifa edilmesi, bunların her biri şöhrette ve kıssanın garabetinde, zikredilen ümmetler mesabesinde olmadığından dolayı olabilir. (Ebüssuûd)