Furkan Sûresi 39. Ayet

وَكُلاًّ ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ وَكُلاًّ تَبَّرْنَا تَتْب۪يراً  ...

Bunların her birine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَكُلًّا hepsine ك ل ل
2 ضَرَبْنَا getirdik ض ر ب
3 لَهُ onlara
4 الْأَمْثَالَ misaller م ث ل
5 وَكُلًّا ve hepsini ك ل ل
6 تَبَّرْنَا helak ettik ت ب ر
7 تَتْبِيرًا helakla ت ب ر
 
İsimleri anılan peygamberlerle ashâb-ı Res (Res halkı) dışındaki topluluklar hakkında başka sûrelerde geniş bilgiler yer aldığı için burada, sadece peygamberlerine karşı çıkıp onlarla mücadeleye kalkışan bu toplulukların âkıbetleri kısaca hatırlatılarak Kur’an’ın muhataplarının bunlardan ibret almaları amaçlanmıştır. Ashâb-ı Res, konumuz olan 35. âyetin dışında bir de Kaf sûresinde (50/12) peygamberlerini yalancılıkla suçlamış bir topluluk olarak anılmakta, başka bilgi verilmemektedir. Tarih ve tefsir kaynaklarında verilen sınırlı bilgilere göre Res, Orta Arabistan’daki Yemâme’de bulunan bir kasaba, vadi veya kuyu adıdır. Ashâb-ı Ress’in, Yâsîn sûresinde geçen (36/13) ashâb-ı Karye veya Hz. Şuayb’ın kavmi yahut Semûd’un bir kolu olduğu gibi farklı görüşler ileri sürülmekle birlikte, Râzî’nin de belirttiği üzere (XXIV, 83) bu bilgilerin hiçbiri ne Kur’an’a ne de sahih bir rivayete dayanmaktadır; bilinen tek şey, bunların inkârları yüzünden helâk edildikleridir. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 125
 

وَكُلاًّ ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ وَكُلاًّ تَبَّرْنَا تَتْب۪يراً

 

Ayet, atıf harfi  وَ la  دمّرنا) عَـاداً)e matuftur. كُلاًّ  kelimesi sonrasında onu tefsir eden mahzuf fiilin mef’ûlün bihi olup fetha ile mansubdur. Takdiri; أنذرنا أو خوّفنا (Uyardık veya korkuttuk.) şeklindedir. 

ضَرَبْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  لَهُ  car mecruru  ضَرَبْنَا  fiiline mütealliktir. 

الْاَمْثَالَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  كُلاًّ  mukaddem mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

تَبَّرْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  تَتْب۪يراً  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

تَبَّرْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi تبر ’dır.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

وَكُلاًّ ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ وَكُلاًّ تَبَّرْنَا تَتْب۪يراً

 

Ayet, 36. ayetteki mukadder  دمّرنا  fiiline matuftur.  كُلاًّ  sonraki açıklamanın delaletiyle, mahzuf bir fiilin mef’ûludur. Takdiri,  أنذرنا أو خوّفنا (Uyardık veya korkuttuk) olan fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre cümle mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كُلاًّ ’deki tenvin, mahzuf muzâfun ileyhten ivazdır.

Fasılla gelen  ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ  cümlesi, tefsiriyyedir. Tefsir cümleleri öncesinden ne kastedildiğini açıklayan beyan cümleleridir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mukadder  أنذرنا  cümlesine atfedilmiş olan  وَكُلاًّ تَبَّرْنَا تَتْب۪يراً  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mef’ûl olan manevî tekid harfi  كُلاًّ , amiline takdim edilmiştir.

كُلاًّ (Her birine) lafzı; “Biz bunların hepsine öğüt verip hatırlattık.” veya benzeri bir takdirle nasb edilmiştir. Çünkü misallerin verilmesi, hatırlatmak ve öğüt vermek demektir. (Kurtubî)   

تَتْب۪يراً  kelimesi  تَبَّرْنَا  fiilinin mef’ûlu mutlakı olarak mansubdur. Mef’ûlu mutlak tekid ifade eder.

تَتْب۪يراً  kelimesi, ‘kırıp dökmek, un ufak etmek’ anlamındadır. Altının, gümüşün ve camın kırıkları anlamına gelen  ألتِّبْرُ  kelimesi de bu köktendir. (Fahreddin er-Râzî, Keşşâf)    

تَتْب۪يراً - تَبَّرْنَا  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadrكُلاًّ  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.