وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذ۪يراًۘ
وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذ۪يراًۘ
وَ atıf harfidir. لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur.
شِئْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
لَ harfi لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.
بَعَثْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
ف۪ي كُلِّ car mecruru بَعَثْنَا fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. قَرْيَةٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
نَذ۪يراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذ۪يراًۘ
وَ ’la kasemin cevabına atfedilen bu ayet, şart üslubunda haberî isnad veya itiraziyyedir. (Âşûr)
Şart cümlesi olan شِئْنَا , müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şartın cevabı لَ karinesiyle gelen لَبَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذ۪يراً cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Genel olarak شَٓاءُ fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazf edilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garîb birşey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ ibaresindeki فٖي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. فٖي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla قَرْيَةٍ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada فٖي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü قَرْيَةٍ , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak durumu, etkili bir şekilde ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
Mef’ûl olan نَذ۪يراًۘ ’deki tenvin muayyen olmayan cins ve tazim, قَرْيَةٍ ’deki tenvin ise kesret ifade eder.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nahivciler لَوْ edatını, şart gerçekleşmediği için cevabının da gerçekleşmemesini gerektiren bir edattır diye tanımlamaktadırlar. Başka bir deyişle “şart bulunmadığından cevabın da bulunmadığını” ifade eder. (Abdullah Hacibekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler Doktora Tezi)
Ayetteki لَوْ (eğer) edatı, Hak Teâlâ'nın her beldeye bir نَذ۪يراًۘ (uyarıcı peygamber) göndermeyi murad etmediğine delalet etmektedir. Çünkü Allah Teâlâ, bunu dilemediğini ama buna kādir olduğunu haber vermiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Dilemiş olsaydık, halkını uyarmak için her kasabaya bir uyarıcı peygamber gönderir, senin peygamberlik yükünü hafifletirdik. Fakat biz bunu dilemedik de yapmadık; ancak son peygamberliği münhasıran sana verdik. Nitekim bir ayette de şöyle denilmektedir: "Bütün alemlere uyarıcı olması için..." Bu, şanını yüceltmek, seni tazim etmek ve diğer peygamberlerden üstün kılmak içindir. (Ebüssuûd)
قَرْيَةٍ ’deki tenvin, kesret içindir.