تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجاً وَقَمَراً مُن۪يراً
Serace سرج : سِراجٌ bir fitil ve yağla ışık veren/parıldayan şeydir (kandil/çıra). Ayrıca bu sözcükle ışık veren her şey de ifade edilir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de sadece isim formunda 4 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri Sirac ve sarraçtır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجاً وَقَمَراً مُن۪يراً
تَبَارَكَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Müfred müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ي , fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası جَعَلَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
جَعَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
فِي السَّمَٓاءِ car mecruru جَعَلَ fiiline mütealliktir.
Değiştirme manasına gelen جَعَلَ kelimesi 3 şekilde gelir:
1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek
2. Bir halden başka bir hale geçmek
3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek.
Bu ayette “ Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek.” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بُرُوجاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
جَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجاً cümlesi atıf harfi و ‘la makabline matuftur. قَمَراً atıf harfi و ‘la makabline matuftur.
مُن۪يراً kelimesi قَمَراً ‘ın sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَبَارَكَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفاعَلَ babındadır. Sülâsîsi برك 'dir.
Bu bab fiile müşareket (ortaklık/işteşlik), tekellüf ve tezahür( görünmek ve zorlanmak), tedrîc (bir işin aşamalı olarak ,aralıklarla ve yavaş yavaş meydana gelmesi), mutavaat fâale (mufaale babına ait bir fiilin dönüşlülüğü için kullanılması) ve mücerret mana (türemiş olduğu mücerred fiil ile aynı anlamda kullanılması) anlamları katar.
تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجاً وَقَمَراً مُن۪يراً
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تَبَارَكَ mazi fiildir, çekimi yoktur; ancak Allah için kullanılır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)
تَبَارَكَ kelimesinin kök manası berekettir, bu da ziyadelik, büyüme demektir. تفاعلة babından dolayı mübalağa ifade eder. Ziyadelik, gelişme ve büyüme manaları Allah Teâlâ hakkında kullanılırsa, takdis, tenzih ve tazim ifade eder. (Muhammed Ebu Mûsâ , Zuhruf Suresi Belâgî Tefsiri, c. 4, s. 367.)
Bereket; تَبَارَكَ الله [Allah zengin ve cömerttir.] (A‘râf 7/54) ayetinde olduğu gibi hayrın çokluğu ve artışı demek olup iki anlamı vardır: Hayrı sürekli olarak artıp çoğalan veya sıfat ve fiillerinde her şeyden daha ileri ve yüce olan demektir. (Keşşâf)
تَبَارَكَ fiilinin faili konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ي ’nin sılası olan … جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, sonraki habere dikkat çekip önemini bildirmek kastı yanında tazim ifade eder.
فِي السَّمَٓاءِ ibaresindeki فِي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla gökyüzü içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü gökyüzü, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Allah’ın kudretinin sonsuzluğunu tekid etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır.
Aynı üsluptaki … وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجاً وَقَمَراً مُن۪يراً cümlesi sılaya atfedilmiştir. Atıf sebebi, hükümde ortaklıktır.
السَّمَٓاءِ - بُرُوجاً - سِرَاجاً - قَمَراً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı, جَعَلَ fiilinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
بُرُوجاً - سِرَاجاً - قَمَراً kelimelerindeki tenvin nev, kesret ve tazim ifade eder.
قَمَراً için sıfat olan مُن۪يراً , mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
سِرَاجاً (Ayetteki sirâc kelimesi) çoğul olarak سروج şeklinde de okunmuştur ki bu, yedi Kurrâ’dan Hamza ile Kisâi’nin kıraatleridir. Diğerleri tekil sıygasıyla سِرَاجاً şeklinde kıraat ederler. سروجا şeklinde çoğul okuyanlar yıldızları سِرَاجاً şeklinde tekil okuyanlar ise güneşi kastetmişlerdir. Yüce Allah’ın başka yerlerde güneşi kandil سِرَاجاً kıldı. (Nuh/16) buyurması, سِرَاجاً kıraatını pekiştirmektedir. سِرْجاً şeklinde çoğul okuyanların kıraatini ise yıldızların gece alametlerinden olması, kandillerin ise gündüzün hallerinden ziyade gecenin hallerine benzemesi olgusu desteklemektedir. (Uygun yerlere) konulmuş kandiller ve yükseklere yakılmış ateşlerle insanlar yollarını buldukları gibi karanlık gecelerde de insanlar onlar sayesinde yollarını buldukları için yıldızlara kandillere benzetilmiştir. (Şerîf er- Râdî, Kur’an Mecazları)
"Gökte burçlar kılan Allah pek yücedir!” yani on iki burç ki onlar da yüksek saraylardır. Çünkü onlar gezegen ve yıldızlardır, içindekiler için mesken gibidir. التَّبَرُّجِ 'den gelir ki görünmektir. Onda bir kandil kıldı yani güneş demektir, çünkü güneşi bir kandil kıldı (Nûh/16) buyurmuştur. Hamze ile Kissâî سُرُجًا okumuşlardır ki onlar da güneş ile büyük yıldızlardır. Bir de nûr saçan ay, gece ışık veren. قَمْرًا Kumran da okunmuştur ki ذا قَمَرٍ demektir, o da قَمْراءَ 'nin cem'idir. Kamer manasına olması da caizdir. Mesela: رُّشْدِ والرَّشَدِ والعُرْبِ والعَرَبِ gibi. (Beyzâvî)
Burçların, güneşin ve ayın yaratılışının kudretin büyüklüğüne işaret etmesi, akıl sahipleri için apaçık bir delildir. Aynı şekilde, insanların durumlarını takip edebilmesi ve hesabını yapabilmesi için Allah’ın ince sanatına, bozulmayan ve değişmeyen düzenine delalet eder. (Âşûr)