وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ اَوْ اَرَادَ شُكُوراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَهُوَ | ve O |
|
2 | الَّذِي | ki |
|
3 | جَعَلَ | yaptı |
|
4 | اللَّيْلَ | geceyi |
|
5 | وَالنَّهَارَ | ve gündüzü |
|
6 | خِلْفَةً | birbirini izler |
|
7 | لِمَنْ | için |
|
8 | أَرَادَ | isteyenler |
|
9 | أَنْ |
|
|
10 | يَذَّكَّرَ | öğüt almak |
|
11 | أَوْ | veya |
|
12 | أَرَادَ | isteyenler için |
|
13 | شُكُورًا | şükretmek |
|
وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ اَوْ اَرَادَ شُكُوراً
وَ istînâfiyyedir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
Müfred müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ي mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası جَعَلَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
جَعَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Değiştirme manasına gelen جَعَلَ kelimesi 3 şekilde gelir:
1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek
2. Bir halden başka bir hale geçmek
3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek.
Bu ayette “ Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek.” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الَّيْلَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
النَّهَارَ atıf harfi و ‘la makabline matuftur.
خِلْفَةً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مَنْ müşterek ism-i mevsûl, لِ harf-i ceriyle birlikte جَعَلَ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası اَرَادَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اَرَادَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
يَذَّكَّرَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Fiil-i muzarinin başına اَنْ harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَرَادَ شُكُوراً atıf harfi اَوْ ile makabline matuftur.
اَرَادَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. شُكُوراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَذَّكَّرَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ذكر ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
اَرَادَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi رود ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ اَوْ اَرَادَ شُكُوراً
وَ ile önceki ayetteki تَبَارَكَ الَّذ۪ي cümlesine atfedilen ayetin ilk cümlesi mübteda ve haberden oluşmuştur. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle kasrla tekid edilmiştir. Bu kasr izafi değil hakikidir. (Âşûr)
Müsnedin ism-i mevsûlle marife gelmesi haberin de muhataplar tarafından bilindiğine işaret eder.
الَّـذ۪ٓي ’nin sılası olan … جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)
خِلْفَةً ‘deki tenvin tazim içindir.
Mecrur mahaldeki مَنْ müşterek ism-i mevsûlu لِ harf-i ceriyle birlikte جَعَلَ fiiline mütealliktir. Sıla cümlesi اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar harfi اَنْ ve akabindeki يَذَّكَّرَ cümlesi, masdar tevili ile اَرَادَ fiilinin mef’ûlü olarak nasb mahallindedir. Masdar-ı müevvel, müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
يَذَّكَّرَ fiiili, تَفَعَّلَ babındadır. Bu bab fiile tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp anlamları katmıştır.
اَوْ اَرَادَ شُكُوراً cümlesi, مَنْ ’in sılasına hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
شُكُوراً ’deki tenvin kesret ve tazim içindir.
الَّيْلَ - النَّهَارَ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
شُكُوراً - يَذَّكَّرَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
اَرَادَ fiilinin ayette tekrarının sebebi, insanların cüzi iradelerinin özgür olduğuna dikkat çekmek için olabilir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayette leff ve neşr sanatı vardır. Tafsilen, gece ve gündüzden bahsedildikten sonra, onlarla münasebeti olan يَذَّكَّرَ ve شُكُوراً ibareleri gelmiştir.
Bu sanatta müteaddit şeyler tafsîlen veyâ icmâlen zikredildiği ve hükümleri bunların içinde katlanmış olduğu için “leff” veya “tayy” denmiş, bu katlanmış hükümler açıklandığı zaman ise neşr olduğu için leff ve neşr adı verilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî’ İlmi)
خِلْفَةً ifadesinde istiare vardır. Görüşlerden birisine göre burada خِلْفَةً kelimesi gece ile gündüzü birbiri ardınca getirdi demektir. Buna göre artık bu geldiğinde o gider, bu gittiğinde o gelir. Yine denildiğine göre hilfeten, (birisi diğerine halef) demektir ki bu mana (aykırı olmak anlamındadır) المحالفة değil, (halef olmak anlamındaki) الحلافة ’ten gelir. Yine denildiğine göre خِلْفَةً , (aykırı/muhalif) demektir ki birisi (gece) siyah, diğeri (gündüz) beyazdır. Bu yorum da muhalefet (aykırılık) anlamına dönük bir manadır. (Şerîf er- Râdî, Kur’an Mecazları)
Gece ile gündüzün birbirinin halefi olması, onlarda yapılan işler için birbirinin yerine kaim olması veya nöbetle birbirini izlemesi demektir. (Ebüssuûd)