اَلَّذ۪ينَ يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
اَلَّذ۪ينَ يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
اَلَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûlu, مُسْرِف۪ينَ ‘nin sıfatı olup mahallen mecrurdur.
İsm-i mevsûlun sılası يُفْسِدُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُفْسِدُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. فِي الْاَرْضِ car mecruru يُفْسِدُونَ fiiline mütealliktir.
لَا يُصْلِحُونَ atıf harfi وَ ‘la sılaya matuftur. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
يُصْلِحُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
يُصْلِحُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi صلح ’dır.
يُفْسِدُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi فسد ’dır.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اَلَّذ۪ينَ يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Önceki ayetteki مُسْرِف۪ينَ için sıfat konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ cümlesi, müspet muzari fiil siygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Muzari sıyga, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
الْاَرْضِ kelimesinin elif lamla marife oluşu ahd içindir. (Âşûr)
وَلَا يُصْلِحُونَ cümlesi sılaya matuftur. Cümlenin atıf sebebi, tezattır. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يُفْسِدُونَ (Bozarlar) - يُصْلِحُونَ (Düzeltirler) kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. Bütün bu ayetlerin zahiri, Hz. Hud’un kavmine psikolojik lezzetlerin hakim olduğunu gösterir. Bunlar da; hükümran olma, ebedî kalma ve yücelikte tek olma ve zorbalık gibi lezzetlerdir. Salih (as)’ın kavmine hakim olan durum ise: yeme içme ve sağlam-güzel evler peşinde koşma gibi maddî lezzetlerdir. (Fahreddin er-Râzî)