Şuarâ Sûresi 207. Ayet

مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ  ...

(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَا yoktur
2 أَغْنَىٰ (hiç) yararı غ ن ي
3 عَنْهُمْ kendilerine
4 مَا şeylerin
5 كَانُوا oldukları ك و ن
6 يُمَتَّعُونَ yaşatılıyor م ت ع
 
Zâhiren 203. âyet ile 204. âyet arasında bir çelişki varmış gibi görünmektedir. Zira ilk bakışta birinden, ansızın gelen azap karşısında inkârcıların mühlet istedikleri, diğerinden ise azabın çabucak gelmesini talep ettikleri anlaşılmaktadır. Gerçekte ise çelişki ifadede değil, inkârcıların bu ifadelerle özetlenen tutumlarındadır. Çünkü 203. âyete göre onlar, beklemedikleri azapla âhirette karşılaşınca azaplarının ertelenerek, yanlışlarını telâfi etmeleri için kendilerine yeni bir hayat, yeni bir fırsat tanınmasını isteyeceklerdir. Oysa 204. âyete göre daha önce onlar, –alay yollu ifadelerle– Hz. Peygamber’in söyledikleri doğru ise hemen şimdi başlarına taş yağdırmasını veya elem verici bir azap göndermesini Allah’tan istemişlerdi (bk. Enfâl 8/32).
 
Riyazus Salihin, 463 Nolu Hadis Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cehennemliklerden olup, dünyada pek müreffeh hayat yaşayan bir kişi kıyamet gününde getirilip cehenneme bir kere daldırılır. Sonra: – Ey âdemoğlu! Sen hayırlı bir gün gördün mü? Herhangi bir nimete nâil oldun mu? denilir. O kişi: – Hayır, vallahi Rabbim! Öyle bir şey görmedim, der. Cennetliklerden olup, dünyada insanların en yoksul olanı getirilir cennete bir kere daldırılır. Ona da: – Ey âdemoğlu! Sen herhangi bir yoksulluk ve sıkıntı gördün mü? Hiç zorluk ve darlık çektin mi? denilir. O kişi de: – Hayır, vallahi Rabbim! Hiçbir yoksulluk ve sıkıntı görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der.” (Müslim, Münâfikîn 55)
 

مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ

 

اَغْنٰى  önceki ayetteki  رَاَيْتَ ‘nin ikinci mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Fiil cümlesidir.  مَٓا  istifham ismi olup mukaddem mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اَغْنٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir.

عَنْهُمْ  car mecruru  اَغْنٰى  fiiline mütealliktir.  مَا  ve masdar-ı müevvel amili  اَغْنٰى ‘nın faili olarak mahallen mansubdur.

كَانُوا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.  يُمَتَّعُونَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur. 

يُمَتَّعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû, meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur. 

يُمَتَّعُونَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  متع ’dır.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ

 

Ayet, 205. ayetteki  رَاَيْتَ  fiilinin ikinci mef’ûlü olarak fasılla gelmiştir.

İstifham üslubunda talebî inşaî isnaddır.

مَا  istifhâm ismi,  اَغْنٰى  fiilinin mukaddem mef’ûlü konumundadır. 

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen takrir amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Takrirde muhatabın bildiği bir şey soru şeklinde dile getirilir ve ondan bunu tasdik etmesi istenir. Bunda ikna edici, inandırıcı delil vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümle mazi fiille gelmiştir.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107)

اَغْنٰى  fiilinin faili konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası,  كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ  cümlesidir. كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  عَنْهُمْ, ihtimam için fail olan ism-i mevsûle takdim edilmiştir. 

كَان ’nin haberinin muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s. 124)

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s. 103, Âşûr)

كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve  geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar  olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

Ayette farklı görevdeki iki  مَٓا  arasında, tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اَغْنٰى - يُمَتَّعُونَۜ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

يُمَتَّعُونَ  fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilide bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Ayet-i kerîme’de geçen  مَٓا  lafzı, istifhamiye olup  أيَّ شَيْءٍ  manasındadır. (Celâleyn Tefsiri) 

Bu ayetteki birinci  مَٓا  takrir anlamını ifade eden bir istifhamdır. Bu,  اَغْنٰى  fiiliyle nasb mahallindedir. İkinci  مَٓا  ise ref mahallindedir. Buna göre ayetin manası şu olur: Faydalandırıldıkları şeylerin kendilerine ne faydası olur?

İkincisinin irabdan mahalli olmayan nefy edatı olması da mümkündür. Bu takdirde manası: ‘’Onlara ne faydası olur ki. Onlar faydalandırılıyor değillerdi’’ olur. 

Bir diğer görüşe göre birinci nefy edatı, ikincisi ise  اَغْنٰى  fiili ile ref mahallinde, aid olan  هُ  ise hazf edilmiştir. İfadenin takdiri de; Kendisinden yararlandırıldıkları sürenin onlara faydası olmaz, şeklindedir. (Kurtubî)

Bu kelam, onların "Bize mühlet verilir mi acaba?" sözlerine terettüp etmektedir. Bu iki kelam arasındaki cümleler, bir ara kelam mahiyetinde olup kınama ve susturma anlamındadır. (Ebüssuûd)