وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. مَٓا nef harfi olup olumsuzluk manasındadır.
اَهْلَكْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ harf-i ceri zaiddir. قَرْيَةٍ lafzen mecrur, mef’ûlü bih olarak mahallen mansubdur. اِلَّا hasr edatıdır.
لَهَا مُنْذِرُونَ cümlesi قَرْيَةٍ ‘nin sıfatı veya hali olarak mahallen mansubdur.
لَهَا car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مُنْذِرُونَ muahhar mübteda olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
مُنْذِرُونَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ
وَ istînâfiyyedir. Cümle, mazi fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. Kasr üslubuyla tekid edilmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107)
Mef’ûl olan مِنْ قَرْيَةٍ ’deki مِنْ , tekid ifade eden zaid harftir.
Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
مَٓا ve اِلَّا ile oluşmuş kasr, mef’ûlle onun hali arasındadır. Kasr üslubuyla kesin bir şekilde ifade edilmiştir. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfat olan kasrda قَرْيَةٍ maksûr/mevsuf, لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ maksûrun aleyh/sıfattır.
قَرْيَةٍ ’deki tenvin, kıllet ifade eder. Zaid harf مِنْ kelimeye “hiçbir” anlamı katmıştır. Olumsuz siyakta nekre umum ve şümule işarettir.
وَ ‘la gelen لَهَا مُنْذِرُونَ cümlesi, قَرْيَةٍ ’den haldir. Sıfat olduğu da söylenmiştir.
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Sıfat ve hal cümleleri anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Cümlede îcaz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لَهَا mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مُنْذِرُونَۗۛ , muahhar mübtedadır.
İsm-i fail vezninde gelen مُنْذِرُونَۗۛ , nekre gelerek özel bir nev olduğuna işaret etmiştir.
İsm-i fail; fiili yapan kişiye veya fiilin kendisinden meydana geldiği şeye delalet etmesi için “fâ‘ilun” vezninde sübût (devamlılık) değil, hudûs (geçicilik) anlamı ifade eden türemiş bir isimdir.
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ [biz herhangi bir beldeyi yok etmedik] cümlesinde mecâz-i mürsel vardır. Zira قَرْيَ 'den maksat oranın halkıdır. (Safvetü’t Tefasir)
Şayet وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّاوَلَهَا كِتاَبٌ مَعْلُومٌ [Biz, hiçbir şehri bilinen bir yazgısı olmaksızın helâk etmedik.] (Hicr 15/4) ayetinde اِلَّا ‘dan sonra وَ zikredildiği halde burada وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَ neden zikredilmemiş? dersen şöyle derim: Aslolan وَ ’ın hazfidir; çünkü cümle قَرْيَةٍ ’nin sıfatıdır. وَ eklendiğinde bu, tıpkı سَبْعَةٌ وَسَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ (Kehf 18/22) ayetindeki gibi sıfat-mevsuf birlikteliğini pekiştirmek için olur. (Keşşâf, Nesefî, Medâriku’t Tenzîl Ve Hakâîku’t Te’vîl)
Peygamberler uyarıcı sıfatıyla ifade edilmişlerdir. Çünkü böyle zikredilmeleri, kavimlerini helak olmakla tehdit etmeleri bakımından en uygun vasıflandırmadır. (Âşûr)