Neml Sûresi 32. Ayet

قَالَتْ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪يۚ مَا كُنْتُ قَاطِعَةً اَمْراً حَتّٰى تَشْهَدُونِ  ...

“Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَتْ dedi ki ق و ل
2 يَا أَيُّهَا ey
3 الْمَلَأُ ileri gelenler م ل ا
4 أَفْتُونِي bana bir fikir verin ف ت ي
5 فِي
6 أَمْرِي (bu) işimde ا م ر
7 مَا
8 كُنْتُ ben olmam ك و ن
9 قَاطِعَةً kesip atan ق ط ع
10 أَمْرًا hiçbir işi ا م ر
11 حَتَّىٰ sürece
12 تَشْهَدُونِ siz olmadığınız ش ه د
 
Süleyman aleyhisselâmın mektubunu alan melike devlet ileri gelenlerini toplayarak mektubun içeriği hakkında bilgi vermiş, ne yapmaları gerektiği konusunda kendileriyle istişarede bulunmuştur. Danışmanları ülkenin savaş gücü hakkında bilgi verdikten sonra nihaî kararın kraliçeye ait olduğunu ifade etmişlerdir. Kraliçe, savaşın başarısızlıkla neticelenmesi durumunda düşman istilâsının kötü sonuçlarını anlatarak meseleyi barış yoluyla çözmenin daha uygun olacağını ifade etmiş, barıştan yana olduğunu göstermek üzere Hz. Süleyman’a hediyeler göndermiş ve sonunu beklemiştir. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 194
 

قَالَتْ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪يۚ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Mekulü’l-kavli, nida ve cevabı olup mahallen mansubdur.

يَٓا  nida harfidir.  اَيُّ  münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir.  هَا  tenbih harfidir. 

الْمَلَؤُ۬ا  münadadan bedel veya atf-ı beyân olup lafzen merfûdur. 

Atf-ı beyân konusuna giren kelime grupları ve cümleler şunlardır:

1. İsm-i işaretten sonra gelen camid ismin (muşârun ileyhin) atf-ı beyân olarak gelmesi

2. اَيُّهَا  ve  اَيَّتُهَا ’dan sonra gelen camid ismin atf-ı beyân olarak gelmesi

3. Sıfattan sonra gelen mevsûfun atf-ı beyân olarak gelmesi

4. Tefsir harfi  اَنْ  ’den sonra gelen kelime veya cümleler

Burada  اَنْ  tefsir harfinden sonra gelen  اتَّقُوا اللّٰهَۜ  cümlesi atf-ı beyândır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Nidanın cevabı  اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪يۚ ‘dır.  

اَفْتُون۪ي  illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. Nidanın cevabıdır.

ف۪ٓي اَمْر۪ي  car mecruru  اَفْتُون۪ي  fiiline mütealliktir. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَفْتُون۪ي  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  فتي ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.  


 مَا كُنْتُ قَاطِعَةً اَمْراً حَتّٰى تَشْهَدُونِ

 

İsim cümlesidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

كُنْتُ  sükun üzere mebni nakıs, mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  تُ  muttasıl zamiri  كُنْتُ ’nün ismi olarak mahallen merfûdur. 

قَاطِعَةً  kelimesi  كُنْتُ  ’nün haberi olup lafzen mansubdur.  اَمْراً , amili ism-i fail olan  قَاطِعَةً  ‘in mef’ûlün bihi olup fetha ile mansubdur.

İsm-i failin fiil gibi amel şartları şunlardır: 

1. Harf-i tarifli (ال) olmalıdır.  2. Haber olmalıdır. 3. Sıfat olmalıdır. 

4. Hal olmalıdır. 5. Kendisinden önce nefy (olumsuzluk) edatı bulunmalıdır. 

6. Kendisinden önce istifham (soru) edatı bulunmalıdır.

Şartlardan birinin bulunması amel etmesi için yeterlidir. Bu amel şartlarından birini taşıyan ism-i fail kendisinden sonra fail ve mef’ûl alabilir. Bu fail veya mef’ûl bazen ism-i failin muzâfun ileyhi konumunda da gelebilir. İsm-i fail tercüme edilirken umumiyetle muzari manası verir. Nadiren mazi manası da olabilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

حَتّٰى  gaye bildiren cer harfidir.  تَشْهَدُونِ  muzari fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek anlamını masdara çevirmiştir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde  قَاطِعَةً ‘e mütealliktir.

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَشْهَدُونِ  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

 قَاطِعَةً  kelimesi, sülâsi mücerredi  قطع  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَتْ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪يۚ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Ayette, Allah Teâlâ, Belkıs’ın sözlerini bildirmektedir.

قَالَتْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪يۚ  cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olan  اَفْتُون۪ي ف۪ٓي اَمْر۪ي  cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

ف۪ٓي اَمْر۪يۚ  ibaresindeki  فِي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla  اَمْر۪ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü iş, durum, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Durumun önemini tekid etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır.

اَفْتُون۪ي , ‘ifta’ kelimesi, bir zorluğun açıklanması ile güç vermektir. Şer'î işlerde bilindiğine göre burada bu tabir, bu meclisin hüküm verme yetkisini ifade etmekten uzak değildir.

Emrimde yani bir işimde yahut vereceğim emir hakkında sizler bana şahit olmadıkça yahut siz yanımda olmadıkça ben hiçbir işi kestirip atmam yani şimdiye kadar devlet işlerinden hiçbirinde keyfi idare yapmadım, sizin oyunuzu almadan hiçbirini kendiliğimden yürürlüğe koymadım, her ne emir verdimse sizin huzurunuzda ve sizin görüşlerinizi alarak verdim. Onun için bu mektup işinde de sizin fikir ve fetvanızla kuvvet almak istiyorum. "Siz yanımda olmadıkça." denilmesinden, bunların önemli işleri danışma için huzurunda toplanması alışılmış olan bir topluluk olduğu anlaşılıyor. Bunların, her biri on bin kişiyi temsil etmek üzere üç yüz on iki kişi olduğu da rivayet edilmiştir. (Katâde) (Elmalılı)


مَا كُنْتُ قَاطِعَةً اَمْراً حَتّٰى تَشْهَدُونِ

 

Beyânî istînâf veya ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldır. Menfî  كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Gaye bildiren harf-i cer  حَتّٰى  ‘nın gizli  أنْ  ‘le masdar yaptığı  تَشْهَدُونِ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup başındaki  حَتّٰى  ile birlikte, ism-i fail veznindeki  قَاطِعَةً ‘e mütealliktir.  قَاطِعَةً ’nin ism-i fail kalıbında gelmiş haber olması  اَمْراً ’i mef’ûl olarak almasına olanak sağlamıştır.

Haberin ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir.

ism-i fail mef‘ûlde amel ettiği zaman, şimdiki zamanı veya geleceği ifade eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 3, s. 131)

İsm-i failin önünde  كان  yardımcı/nakıs fiili bulunursa, şimdiki veya geniş zaman hikayesi için kullanılır. (KSÜ. İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2007) s. 55 - 90 Arapçada İsm-İ Fâil Ve İşlevleri Yrd.Doç.Dr. M.Akif Özdoğan)

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagati Anabilim Dalı, Kur’ân-ı Kerim’de İsm-i Fail’in İfade Göstergesi (Manaya Delâleti), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi) 

اَمْر۪  kelimesinin tekrar edilmesi konuda önemli yer tutması sebebiyledir. Bu tekrarda, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa , Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan s.124)

مَا كَان li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir 3/79)

Bu ayette de Belkıs'ın ‘’dedi’’ sözünün tekrar edilmesi, muhtevasına son derece önem verildiğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Melikenin onlara: "Siz meclisimde hazır bulunmadan ve sizin görüşünüzü almadan hiçbir iş için kesin karar vermiş değilim" demesi, görüş ve tedbirinde kendisine muhalefet etmemeleri için yumuşak davranarak gönüllerini almaya matuftur. (Ebüssuûd)

ما كُنْتُ قاطِعَةً أمْرًا 'daki durum önemlidir. Yani konuları onlarla istişare etmeden yargılamaz (karar vermez). (Âşûr)

قطع الامر  ifadesinde istiare vardır. İşi kesip atmak ile kastedilen -Allahu alem- ilgili bütün görüşler görüşülüp tartışıldıktan sonra, başka değil bilhassa o işin yapılması ve uygulanmasına karar vermenin doğru olacağı şeklinde tek bir görüşe varmaktır. 

Bu ifade (bir konuda verilen karar), bir bez ve giysi dokuma çözgü ve argaç iplerinin birbirine dolanarak dokunma işlemi bittikten sonra, giysinin kesim işleminin yapılmasına teşbih edilmiştir. Buna göre, anlaşılıyor ki Belkıs, Süleyman’ın -ona selam olsun- kendisine inanma ve tabi olmaya çağıran daveti gelince, konuyla ilgili fikir sordu; bu davete icabet etme veya etmeme, sert ya da yumuşak davranma hususunda tereddüt etti. Ancak ruhunda yumuşak karşılama eğilimi ağır basınca böyleme yapmaya karar verdi. Böyle olunca, işaret ettiğimiz gibi ayette bunun (işin) kesinleştirilmesi (قطع الامر ) tabiriyle ifade edilmesi güzel düşmüştür. Yine insanın arkadaşına  ﻻ أقْطَعَ أمْرَدُونَكَ  demesi de bu minval üzeredir ki (Sana danışmadan, seninle uzlaşıp onayını almadan hiçbir şeye karar vermem) demektir. Bu söylem, ip ve benzeri ince bir şeyin kesilme hızına benzetilerek, bir şeyin çabucak yapılmasından kinaye de olabilir. (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları) 

تَشْهَدُونِ  fiili burada istişareden kinayedir. Çünkü gaip olan kişi ile istişare gerçekleşemeyeceğinden istişare eyleminin gerçekleşebilmesi için çoğunlukla kişilerin mevcudiyeti şarttır. (Âşûr)

تَشْهَدُونِ  fiilindeki nûn (ن) harfi nûn-u vikâyedir ve sonundaki mütekellim yâ'sı hafiflik için hazf edilmiştir. (Âşûr)

حَتّى تَشْهَدُونِ  sözü  “vereceğim kararı uygun görecek misiniz” manasında kinayedir. (Âşûr)