Neml Sûresi 89. Ayet

مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَاۚ وَهُمْ مِنْ فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ اٰمِنُونَ  ...

Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَنْ kim
2 جَاءَ getirirse ج ي ا
3 بِالْحَسَنَةِ iyilik ح س ن
4 فَلَهُ ona vardır
5 خَيْرٌ daha hayırlısı خ ي ر
6 مِنْهَا ondan
7 وَهُمْ ve onlar
8 مِنْ
9 فَزَعٍ korkudan uzaktırlar ف ز ع
10 يَوْمَئِذٍ o gün
11 امِنُونَ güven içindedirler ا م ن
 

Dünya hayatında yapılanların âhirette karşılıksız kalmayacağı, ceza veya mükâfata lâyık olarak tanımlanan şeyin, dünya hayatında ortaya konan iyi ya da kötü tutum ve davranışların tabii sonucundan başka bir şey olmadığı ifade edilmektedir. Nitekim 89. âyet, kişilerin birey veya toplum olarak yaptıkları iyi eylemlerin bir sonucu olmak üzere kendilerine âhirette daha iyisinin verileceğini ve orada huzur ve güven içerisinde bulunacaklarını bildirirken, 90. âyet dünyada sadece kötü işler yapanların veya kötülükleri iyiliklerinden fazla olanların (İbn Kesîr, VI, 227) âhirette yüzüstü cehenneme sürükleneceklerini haber vermektedir (“hasene” ve “seyyie” kelimelerinin anlamı ve bu bağlamdaki izahı hakkında bilgi için bk. En‘âm 6/160).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 210-211
 

مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَاۚ 

 

مَنْ  iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur. 

جَٓاءَ  şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Faili müstetir olup takdiri  هُو ‘dir. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.  بِالْحَسَنَةِ  car mecruru  جَٓاءَ  fiiline mütealliktir.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıtadır.  لَهُ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  خَيْرٌ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.  مِنْهَا  car mecruru  خَيْرٌ ‘a mütealliktir.  خَيْرٌ  ism-i tafdil kalıbındandır. 

İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh’’ denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. 

خَيْرٌ  ve  شَرٌّ  kelimeleri Kur’an-ı Kerim’de umumiyetle ism-i tafdil manasında gelmiştir. Bunların asılları  اَخْيَرُ  ve  اَشْرَرُ  veznindedir. Çok kullanıldıklarından dolayı Arap dilbilgisinde bu şekilde gelmektedir. İsm-i tafdilin geliş şekilleri:

1. ال ’sız  مِنْ ’li gelir.  مِنْ  hazf edilebilir. Karşılaştırma içindir. “Daha” manası verir. Müfred müzekker olmalıdır.

2. ال ’lı gelir. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat 

olmalıdır (yani bir önceki kelimeye uymalıdır).

3. Marifeye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat olabilir (yani bir önceki kelimeye uymalıdır) veya müfred müzekker olabilir.

4. Nekreye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Müfred müzekker olmalıdır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


وَهُمْ مِنْ فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ اٰمِنُونَ

 

Cümle hal olarak mahallen mansubdur. İsim cümlesidir.  وَ  haliyyedir.

Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.

مِنْ فَزَعٍ  car mecruru  اٰمِنُونَ  fiiline mütealliktir.  يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı  اٰمِنُونَ  fiiline mütealliktir.

اٰمِنُونَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  امن  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَاۚ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldır. Şart üslubunda haberî isnaddır. 

Şart cümlesi olan  مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.  مَنْ  şart ismi mübteda,  جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ  cümlesi, mübtedanın haberidir. Müspet mazi fiil sıygasında gelmiştir. 

Haberin mazi sıygasında fiil cümlesi olması hükmü takviye, hudûs, sebat, istikrar ve temekkün ifade eder.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder.  (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.) 

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَا , faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatı vardır. 

لَهُ  mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  خَيْرٌ  muahhar mübtedadır. 

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsned olan  خَيْرٌ , ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.

مِنْهَا ‘nın müteallakı olan  خَيْرٌ , daha hayırlıdır anlamında ism-i tafdildir.

خَيْرٌ  -  الْحَسَنَةِ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır.

الْحَسَنَةِ  kelimesi, marife olan tekil bir kelimedir. Bunun, umûm ifade etmeyip aksine sadece tek şeyin meydana geldiğini ifade edebildiği daha önce sabit olmuştu. Hal böyle olunca, biz bunu, durum bakımından en mükemmel ve en yüce haseneye hamledelim ki bu da imandır. Bundan dolayıdır ki İbn Abbas, “Kelime-i şehâdet, tekil olarak hasenenin ifade ettiği anlamlardandır” demiştir. Bu ise iman ehlinin cezalandırılmayacağını kesin olarak söylemeyi gerektirir.” Buna da şöyle cevap verilir: Buradaki hayır, o müminin cezasının ebedi ve muhalled olmamasıdır. (Fahreddin er-Razi)

Bu cümle  فَفَزِعَ مَن في السَّماواتِ ومَن في الأرْضِ إلّا مَن شاءَ اللَّهُ  şeklindeki 87. ayetten kaynaklanan bir beyandır. Çünkü  الفَزَعَ  haşrı ve hesap için huzurda bulunmayı gerektirir.  جَٓاءَ  fiili hakiki manadadır.  بِالحَسَنَةِ وبِالسَّيِّئَةِ  ifadelerindeki  بِ  harfi musahabe içindir.  ذُو الحَسَنَةِ أوْ ذُو السَّيِّئَةِ  manasındadır. (Âşûr)


وَهُمْ مِنْ فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ اٰمِنُونَ

 

وَ , haliyyedir. Atıf olması da caizdir. Hal cümleleri, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır.

Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

İsim cümleleri mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Car mecrur  مِنْ فَزَعٍ , ihtimam için amili olan  اٰمِنُونَ ’ye takdim edilmiştir. Kelimedeki tenvin nev ve kıllet içindir.

Müsned olan  اٰمِنُونَ , ism-i fail vezninde gelerek durumun devamlılığına işaret etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagati Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fail’in İfade Göstergesi (Manaya Delaleti), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi)

Zaman zarfı  يَوْمَئِذٍ  ’deki tenvin mahzuf muzafun ileyh cümlesinden ivazdır. Takdiri  يوم إذ جاء بالحسنة  (İyilik getirdiği gün) şeklinde olabilir.

اٰمِنُونَ  -  فَزَعٍ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.  

اٰمِنُونَ  kelimesi, hem harf-i cerle hem de harf-i cersiz teaddi eder.  اَفَاَمِنُوا مَكْرَ اللّٰهِ فَلَا يَاْمَنُ مَكْرَ اللّٰهِ  [‘’Onlar artık, Allah’ın ihmalinden mi emin oldular? Fakat... Allah’ın ihmalinden emin olamaz”] (A’raf, 99) ayeti, harf-i cersiz teaddi ettiğine bir örnektir. Bu, muti kulların halini beyandır. (Fahreddin er-Râzî)