Ankebût Sûresi 30. Ayet

قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟  ...

(Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ (Lut) dedi ق و ل
2 رَبِّ Rabbim ر ب ب
3 انْصُرْنِي bana yardım et ن ص ر
4 عَلَى karşı
5 الْقَوْمِ şu kavme ق و م
6 الْمُفْسِدِينَ bozguncu ف س د
 
Bu âyetlerde aktarılan Lût aleyhisselâm ve kavmiyle ilgili bilgiler, önemli ölçüde önceki bazı sûrelerde de yeri geldikçe birbirine yakın ifadelerle verilmiştir; ayrıca oralarda konuyla ilgili gerekli açıklama ve yorumları da sunmuş bulunuyoruz (bk. A‘râf 7/80-84; Hûd 11/69-83; Hicr 14/58-77). Şu kadarını bir defa daha hatırlatalım ki, Allah Teâlâ varlık düzeni içinde doğal üremeyi ve cinsel hayatı erkekle dişi arasındaki birleşmeye bağlamıştır. Gerek burada gerekse diğer sûrelerin ilgili bölümlerinde Hz. Lût, erkekler için tek meşrû ilişki yolunun kadınlarla evlenme olduğunu açıkça belirtmiş; aynı yerlerde eşcinsellik kesin bir dille yasaklanmış; bu ahlâksızlığın yaygınlık kazandığı toplumu bekleyen âkıbetin ağır bir felâket olduğu bildirilmiştir.
 

قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو’dir.

Mekulü’l-kavli  رَبِّ انْصُرْن۪ي ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

Nida harfi mahzuftur.  رَبِّ  münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  يَ ’sı mahzuftur.

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlun bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

انْصُرْن۪ي  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Mütekellim zamiri  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

عَلَى الْقَوْمِ  car mecruru  انْصُرْن۪ي  fiiline mütealliktir.  الْمُفْسِد۪ينَ  kelimesi  الْقَوْمِ ’nin sıfatı olup cer alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

الْمُفْسِد۪ينَ۟  kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟

 

İstînâf cümlesi olarak fasılla gelen ayet faide-i haber ibtidai kelamdır.  قَالَ  fiili ve mef’ûlünden müteşekkildir. Allah Teâlâ, Hz. Lut’un duasını bildirmektedir.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ , nida üslubunda talebi inşâî isnaddır. Nida harfi ve mütekellim zamiri mahzuftur. Bu hazfin amacı, mütekellimin münadaya yakın olma isteğidir.  رَبِّ  ismiyle gerçekleşen izafet, mütekellimin sığınma ve yardım isteğine işaret eder.

Nidanın cevabı olan  انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Bu cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Veciz anlatım kastıyla gelen  الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟  izafeti, kavmi tahkir içindir.

عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ [Bozguncular  topluluğuna karşı] ifadesi, “o çirkin hareketin ardına düşenlere ve onu kendilerinden sonrakilere adet haline getirenlere karşı” manasındadır. Onları böyle nitelemesi, azabı mübalağalı şekilde istemek ve onların acil azabı hak ettiklerini akla getirmek içindir. (Beyzâvî)

Yaptıkları amellerin iğrençliğiyle kendilerini ifsat ettikleri ve insanları fuhşiyata ve kötülüğe sürükleyip alıştırdıkları için  المُفْسِدِينَ  vasfını almışlardır. Bu vasıflandırma ile onlara karşı istenilen nusretin Allah tarafından gönderileceğine dair bir işaret vardır. Çünkü Allah Teâlâ fesat çıkaranları (bozguncuları) sevmez. (Âşûr)

Sayfadaki ayetlerin fasılalarını teşkil eden  و  -  نَ  ve  ي  -  نَ  harflerinden oluşan ahenk, duyanların, okuyanların gönlünü fethedecek güzelliktedir.

Bu fasılalarda lüzum ma la yelzem sanatı vardır.