كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Geçim kaygısı sebebiyle Medine’ye hicret etmekten çekinen, bu hususta tereddüt yaşayan bazı müslümanları hicrete teşvik amacı taşıyan (Zemahşerî, III, 195; İbn Atıyye, IV, 324) bu âyetlerin ilkine şöyle mâna verilmiştir: Hicret etmek gerektiğinde gittiğiniz yerde nasıl geçineceğiniz, ne yiyip ne içeceğiniz hakkında kaygılanmayın. Çünkü sonuçta her canlı gibi siz de Allah’ın takdir ettiği kadar yaşayıp sonunda öleceksiniz; fâni olan bu hayatın geçim kaygısı, öldükten sonra Allah’ın huzuruna vardığınızda ebedî kurtuluşunuzu sağlayacak olan kulluk vecîbelerinizi ikinci plana atmanıza yol açmasın.
Âhiret nimetlerinin özendirici bir özetinin verildiği 58-59. âyetlerde bu nimetlere kavuşmanın başlıca şartları zikredilmiştir. Bunlardan iman ve amel-i sâlih ebedî kurtuluşun genel şartlarıdır; sabır ve tevekkül kavramları ise bu bağlamda özellikle dini yaşama özgürlüğü ve bu özgürlüğün ortamını oluşturma, arama, bu uğurda karşılaşılabilecek güçlükler ve baskılar karşısında tahammüllü, kararlı ve onurlu bir kişilik sergileme anlamını içerir. Buradaki tevekkül ayrıca geçim kaygısıyla hicretten çekinmemek, bu hususta Allah’ın yardım ve desteğine güvenmek gerektiğine de işaret etmektedir (İbn Kesîr, VI, 300). Nitekim 60. âyette de geçim kaygısıyla hicret etmekten korkanlara, diğer canlılar gibi insanların rızkını verenin de Allah olduğu hatırlatılarak bu hususta bir güvensizliğe kapılmanın yanlışlığına dikkat çekilmiştir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 282كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
İsim cümlesidir. كُلُّ mübteda olup lafzen merfûdur. نَفْسٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. ذَٓائِقَةُ haber olup lafzen merfûdur. الْمَوْتِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِلَيْنَا car mecruru تُرْجَعُونَ fiiline mütealliktir.
تُرْجَعُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû, meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
ذَٓائِقَةُ kelimesi, sülasi mücerredi ذوق olan fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ
Ta’liliye olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
İlk cümle, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsned olan كُلُّ نَفْسٍ ve müsnedün ileyh olan ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ‘nin, izafetle gelişleri az sözle çok anlam ifadesi içindir.
Her nefis ölümü tadıcıdır, tadacaktır cümlesinde istiare vardır. Ölüm acısını hissetmek, dille hissedilen tada benzetilmiştir. Burada ismi fail olan ذَٓائِقَةُ kelimesi, ölümün şiddetini hissetmek manasında müstear olmuştur. Bir şey yiyip içen kişi nasıl ki bunların tadını hissediyorsa, ölen kişi de o esnada ölümü hissedecektir.
İsim cümlesindeki ism-i fail subut ve istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
نَفْسٍ kelimesindeki tenvin cins içindir.
ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
ثُمَّ ile öncesine atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur اِلَيْنَا ‘nın amiline takdimi, hakiki kasr ifade etmiştir. Yani bu cümle, mamulün amile kasrını, başka bir deyişle de olumlu ifadenin yanında bir de olumsuz mana ifade eder.
تُرْجَعُونَ fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur. Kur'an-ı Kerim’de tehdit, uyarı ve korkutma manası olan fiiller genellikle meçhul sıyga ile gelir.
Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
Önceki ayetteki اِيَّايَ şeklindeki müfret mütekellim zamirinden bu ayette اِلَيْنَا şeklindeki cemi mütekellim zamirine iltifat edilmiştir.