وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
“Allah’a kavuşmayı arzu eden”den maksat, dünyada O’nun iradesine uygun olarak yaşayıp O’nun hükümlerini yerine getirenler ve bunun karşılığının kendilerine verileceğini umanlar, dolayısıyla âhiret hayatına inananlardır. “Allah’ın verdiği sürenin sonu” ifadesiyle de ölüm veya ölüm sonrasında insanların yaptıklarının karşılığını bulacakları âhiretteki yargılanma zamanı kastedilmiştir (Râzî, XXV, 31). Hayat geçicidir; sonunda varılacak yer Allah’ın huzurudur. Dünyada acılara katlanma pahasına, Allah’ın yüklediği görevleri yerine getirerek büyük sınavı başaranlar, “Allah’a kavuşmayı arzu edenler”dir. Bunlar, iyi olmak ve iyiliği hâkim kılmak için gayretler göstermişlerse kendi iyilikleri için yapmışlardır. Çünkü “Allah’ın hiçbir kimsenin hiçbir şeyine ihtiyacı yoktur.” İnsanların bütün iyi işleri er veya geç ama mutlaka kendi faydalarına sonuç verir; onun insanlıkta ve Müslümanlık’ta kemalini arttırır; Allah katındaki değerini ve derecesini yükseltir. Âyetten anlaşıldığına göre insanlar bir kere gönülden niyet edip karar vererek hayırlı işlere, üstün gayretlere giriştiler mi artık Allah’ın yardım ve desteği de onlarla olur ve bu sayede üstesinden gelemeyecekleri kadar ağır gibi görünen işleri bile başarabilirler, ulaşılamaz zannedilen hedeflere ulaşabilirler. Bu gerçeğe sûrenin son âyetinde de yer verilecektir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 254-255Ğaneye غني : غِنىً kelimesi çeşitli şekillerde kullanılır: 1- İhtiyaçların olmaması; bu sadece Yüce Allah'a mahsustur. 2- İhtiyaçların az olması. 3- İnsan türlerine göre kazanç yollarının çok olması.
Sülasi fiil formunda (غَنِيَ) anlamı 'şöyle bir şey sayesinde ihtiyaçtan uzak, kendine yeter, zengin/varlıklı bir halde olmak ya da o hale gelmek' şeklinde kullanılır. İstif'al formu da aynı manada kullanılmaktadır.
İf'al babındaki أغْنَى formu yetmek/kâfi gemek demektir.
Tef'il babı formundaki تَغَنَّى şekli ise bazılarına göre terennüm etti/şarkı söyledi, diğer bazılarına göre ise memnun ve hoşnut olmak anlamına gelir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de farklı formlarda 73 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres)
Türkçede kullanılan şekilleri gani, gına gelmek, istiğna, müstağni olmak, teganni ve mugannidir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِه۪ۜ
Ayet atıf harf وَ ‘la önceki ayetteki şart cümlesine matuftur.
مَنْ iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur. جَاهَدَ fiili مَنْ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
جَاهَدَ şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اِنَّـمَٓا kâffe ve mekfufedir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise اِنَّ harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan مَا demektir.
يُجَاهِدُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لِنَفْسِ car mecruru يُجَاهِدُ fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
جَاهَدَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi جهد ’dir.
Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. Müşareket (İşteşlik – ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir. (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
İsim cümlesidir. Ta’liliyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اِنّ ‘nin ismi olup lafzen mansubdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. غَنِيٌّ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. عَنِ الْعَالَم۪ينَ car mecruru غَنِيٌّ ‘a müteallik olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
عَالَم۪ينَ kelimesi, sülasi mücerredi علم olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِه۪ۜ
Önceki ayetteki şart cümlesine matuf olan bu ayette مَن şart harfi, mübtedadır. مَنْ جَاهَدَ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, şarttır. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
مَنْ ’in haberi olan جَاهَدَ ’nin mazi fiil sıygasında cümle olması hükmü takviye, hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.)
فَ karinesiyle gelen şartın cevabı olan فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِه cümlesi, اِنَّمَا kasr edatıyla tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. Kasr, fiille car mecrur arasındadır. Kasr-ı sıfat ale’l mevsuftur.
اِنَّمَا kasr edatı, siyakında açıkça veya zımnen bir sorunun olduğu ayetlerde cevap olarak gelir. Muhatap konunun cahili değildir ve doğruluğuna itiraz etmiyordur ya da bu konuma konulmuştur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır.
Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Mazi ve muzarinin bir arada kullanımı, istimrar ve istikrar arasındaki uyum dikkat çekici beyânî bir güzelliktir.
Muzari fiil, teceddüt ve hudusa delalet eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 84)
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
جَاهَدَ fiili, مفاعلة babındandır. Sülâsisi جهد ‘dir. مفاعلة babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir(çokluk, bir işi çok yapmak) gibi manalar katar.
جَاهَدَ - يُجَاهِدُ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Ta‘lîl, bir şeyin sebebinin zikredilmesi demektir. Bir şeyin doğruluğunu, fayda ya da zararını ortaya koymak maksadıyla onun sebebini açıklamak da ıtnâb çeşitlerindendir. (Kur’ân-ı Kerim’de tnâb Üslûbu Ali Bulut)
اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ kısmıyla Allah’ın alemlerden müstağni olduğu için cihad eden kimsenin sevap alarak kendisi için cihad ettiği, yaptığı cihadın Allah’ın mülküne bir şey katmadığı anlamı ortaya çıkmaktadır. Burada sanki cihadın sadece kendisine fayda sağlamasının nedeni nedir? diye takdiri bir soru ortaya çıkabilir. Hemen akabinde اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ ifadesiyle bu sorunun cevabı verilmiştir. Yani mümin mücahitlerin cihadı olmadan da dinini muzaffer kılmaya Allah’ın gücü yeter. Fakat onları dünya hayatına imtihan için gönderdiğinden dinin muzaffer olması ve insanlar için konulmuş bazı durumları da terk etmelerini zorunlu kılmışır. (Ömer Özbek, Arap Dili Ve Belâgatı'nda Itnâb Üslûbu)
Sayfadaki ayetlerin fasılalarını teşkil eden و- نَ ve ي - نَ harflerinden oluşan ahenk, duyanların, okuyanların gönlünü fethedecek güzelliktedir.
Bu fasılalarda lüzum ma la yelzem sanatı vardır.