بَلِ اللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِر۪ينَ
بَلِ اللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِر۪ينَ
بَلِ idrâb ve atıf harfidir. بَلْ; Önce söylenen bir şeyden vazgeçmeyi belirtir. Buna “idrâb (اِضْرَابْ)” denir. "Öyle değil, böyle, fakat, bilakis, belki" anlamlarını ifade eder.
Kendisinden sonra gelen cümle ile iki anlam ifade eder:
1. Kendisinden önceki cümlenin ifade ettiği anlamın doğru olmadığını, doğrusunun sonraki olduğunu ifade etmeye yarar. Bu durumda edata karşılık olarak “oysa, oysaki, halbuki, bilakis, aksine” manaları verilir.
2. Bir maksattan başka bir maksada veya bir konudan diğer bir konuya geçiş için kullanılır. Burada yukarıda olduğu gibi bir iddiayı çürütmek ve doğrusunu belirtmek için değil de bir konudan başka bir konuya geçiş içindir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اللّٰهُ lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur. مَوْلٰي haber olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Vav (و): Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. خَيْرُ haberdir.
النَّاصِر۪ينَ muzâfun ileyhtir. Cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
النَّاصِر۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan نصر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بَلِ اللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ
Ayete dâhil olan بَل, idrâb ve atıf harfidir. Sübut ifade eden, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük, telezzüz ve muhabbet uyandırma amacına matuftur.
Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
بَلْ idrâb edatıdır. İdrâb, sözlükte “dönüş yapmak, vaz geçmek” demektir. Bir yanlışı veya hatayı düzeltme amacıyla kullanılabildiği gibi bir konudan diğerine geçiş için de kullanılabilir. Sîbeveyh; بَلْ, sözdeki bir şeyi bırakıp başka bir şeyi almak içindir diyerek bu edatın işlevini ifade etmiştir. er-Rummânî بَلْ edatını “sözdeki ilk kısımdan vazgeçip ikinciyi zorunlu kılmaktır” şeklinde tanımlamıştır. (Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler -Doktora Tezi- Abdullah Hacıbekiroğlu)
اللّٰهُ ve مَوْلٰيكُمْۚ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr vardır.
وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِر۪ينَ
Ayetin ikinci cümlesi وَ ’la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi tezayüftür.
Mübteda ve haberden müteşekkil cümle sübut ifade eder. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedin izafet terkibiyle gelmesi veciz ifade içindir.
Lâzım; Allah sizin Mevlanızdır. Melzûmu; sizi destekler, korur, yardımsız bırakmaz.
[Yardım edenlerin en hayırlısıdır.] cümlesinde ince bir tariz vardır. Müminlerin içten içe 'acaba onlardan yardım alsak mı?' düşüncelerine göndermedir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)