Âl-i İmrân Sûresi 157. Ayet

وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ  ...

Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَئِنْ eğer
2 قُتِلْتُمْ öldürülür ق ت ل
3 فِي
4 سَبِيلِ yolunda س ب ل
5 اللَّهِ Allah
6 أَوْ ya da
7 مُتُّمْ ölürseniz م و ت
8 لَمَغْفِرَةٌ bağışlaması vardır غ ف ر
9 مِنَ
10 اللَّهِ Allah’ın
11 وَرَحْمَةٌ ve rahmeti ر ح م
12 خَيْرٌ daha hayırlıdır خ ي ر
13 مِمَّا şeylerden
14 يَجْمَعُونَ onların topladıkları ج م ع
 

ÖLÜM OLGUSU

Buna göre iş, ölüm veya öldürülme ile bitmiyor, son nokta burası değildir. Şu halde yeryüzündeki hayat yüce Allah’ın insanlara bahşettiği nimetlerin en iyisi değildir. Başka değerler; Allah katında daha üstün değerler vardır:

“Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz Allah’tan gelecek olan bir bağışlanma ve rahmet onların biriktirdikleri dünya nimetlerinden daha bayırlıdır.”

“Kuşku yok ki ölseniz de öldürülseniz de Allah katında toplanacaksınız.”

Allah yolunda ölmek ve öldürülmek -bu şartla ve bu itibarla- hayattan, insanların hayatta elde ettikleri mal, makam, güç ve dünya metaından daha iyidir. Çünkü, arkasında gelen Allah’ın bağışlaması ve merhameti vardır. Bunlar insanların elde ettiklerinden daha iyidir. İşte Allah, müminleri bu bağışlanma ve merhamete yöneltmektedir. Bu noktada onları, kişisel üstünlüklere ve beşerî değerlere terk etmiyor. Allah’ın yanında bulunanlara da teslim ediyor bizzat kalplerini, kendi rahmetine bağlıyor. Bu da insanların tüm topladıklarından kalplerin bağlandığı tüm değerlerden daha iyidir kuşkusuz.

Herkes Allah’a dönecektir. İster yataklarında veya yeryüzünde dolaşırken ölsünler, ister meydanda çarpışırken öldürülsünler; her durumda O’nun huzurunda toplanacaklardır. Bunun dışında dönecekleri, bundan başka varacakları bir yer yoktur. O halde oradaki farklılık; yapılan iş, niyet, yöneliş ve ilgide söz konusu olabilir. Sonuç ise hep birdir; gerek ölmek, gerekse kesinleşmiş zamanda ve belirlenmiş sürede öldürülmek şeklinde olsun Allah’a dönülecektir. Ve toplanma gününde O’nun huzurunda toplanılacaktır. Dolayısıyla herkesi bekleyen son; Allah’ın bağışlaması ve merhameti ya da öfke ve azabı olacaktır. Ahmakların ahmakı; her durumda öleceği halde, kendine kötü sonucu seçendir.

Böylece kalplerde, ölüm, hayat ve Allah’ın kaderinin gerçek mahiyetleri yer etmektedir. Bu şekilde kalpler, beraberinde kaderin hareket ettiği imtihan, kaderin arka plânındaki hikmet ve imtihan sonrasındaki mükafatla tatmin olmaktadır. Bununla da, savaştaki olaylar ve bu olayların doğurduğu şartlar arasında yapılan gezinti son bulmaktadır. (Fizilal’il Kur’ân)

Allah yolunda savaşırken öldürülen yani şehit edilen veya kendiliğinden ölen kimseler için Allah’ın lutfedeceği bağışlama ve rahmet şüphe yok ki hayatta kalanların zevklerini tatmin etmek için biriktirecekleri mal, para ve elde edecekleri makamdan çok daha iyidir. Yüce Allah bunu yemin ederek haber vermektedir. Çünkü böyle bir ölüm, müminin günahlarının silinmesine ve makamının yükselmesine vesile olur. (Kur’ân Yolu, Diyanet Tefsiri)

 

وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ


وَ  istînâfiyyedir.  لَ  harfi, şartın cevabının başına gelen vakıadır.  إِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder.

قُتِلْتُمْ  şart fiilidir.  قُتِلْتُمْ  mebni meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  naib-i fail olarak mahallen merfûdur.  

ف۪ي سَب۪يلِ  car mecruru  قُتِلْتُمْ  fiiline müteallıktır.  اللّٰه  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

اَوْ  atıf harfidir.  مُتُّمْ  mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

لَ  harfi, şartın cevabının başına gelen vakıadır.  مَغْفِرَةٌ  mübteda olup lafzen merfûdur.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  مَغْفِرَةٌ  kelimesinin mahzuf sıfatına müteallıktır. 

رَحْمَةٌ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  مَغْفِرَةٌ ’e matuftur.  خَيْرٌ  ise mübtedanın haberidir. 

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  مِنْ  harfi ceriyle birlikte  خَيْرٌ ’e müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  يَجْمَعُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

يَجْمَعُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.


 

وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ


و  istînâf,  لَ  kasem,  إن  şart harfidir. Ayetin ilk cümlesi, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. Şart fiili  قُتِلْتُمْ  muksemun aleyhtir. ... لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ  cümlesi kasemin cevabıdır. Şartın cevabı, kasemin cevabının delaletiyle  mahzuftur. Bu hazif, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

İbtida lam’ının dâhil olduğu kasemin cevap cümlesi  لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ , sübut ifade eden isim cümlesi formunda faide-i haber talebî kelamdır.

مَغْفِرَةٌ  mübteda  خَيْرٌ  haberdir. Mübtedanın nekre gelişi, tazim ve taklil ifade eder.  رَحْمَةٌ  kelimesindeki tenvin de tazim ve taklil içindir.  

Allah tarafından olan az bir şey, aslında çok büyüktür. Başka hiçbir şeye ihtiyaç bırakmaz. Tabii ki bu taklîl ifadesinin yanında, O’nun rızasının şanına da delalet eder. (Kur’an Işığında Belâğat Dersleri Meânî İlmi, Fatma Serap Karamollaoğlu)

ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ  ibaresindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla Allah’ın yolu içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü Allah yolu hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak Allah’ın emrine uymanın önemini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.

سَب۪يلِ اللّٰهِ  izafeti, sebil için tazim ve şeref ifade eder.

سَب۪يلِ اللّٰهِ  ibaresinde istiare vardır. سَب۪يلِ  kelimesi yol demektir. Allah’ın dini anlamında müsteardır.  Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir.

Lafza-i celâlin zikrinde tecrîd, tekrarında ise reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

قُتِلْتُمْ - مُتُّمْ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsul  مَّا ’nın sılası olan  يَجْمَعُونَ, müspet fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde tevcîh sanatı vardır.

مَغْفِرَةٌ - رَحْمَةٌ - خَيْرٌ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

“Öldürülürseniz” sözünden sonra “ölürseniz” şeklindeki ilave, ihtiras ve tekmil itnâbıdır. Bu yolda düşman tarafından öldürülmeyip ecelleriyle ölseler bile mağfireti hak ederler demektir.

Allah’ın rahmetinin dünya nimetlerinden daha hayırlı olmasının sebebi:

a) Mal talep eden kimse, o malı talep etme peşinde yorgunluk içine düşer. Yarından önce öleceği için belki de o, o maldan yarın istifade edemeyecektir. Ama rahmet ve mağfireti talep etmeye gelince kişinin mutlaka ondan istifade etmesi söz konusudur. Çünkü Allah Teâlâ vaadinden dönmez, Nitekim Hakk Teâlâ, [Kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onun (sevabını) görecektir. (Zilzal Suresi, 7)] buyurmuştur.

b) Farz edelim ki o kimse yarına çıktı. Fakat belki bu mal yarına çıkamayacak. Çünkü  nice  insanlar bir hükümdar olarak sabahlamış  ama bir esir olarak akşamlamıştır. Ahiretin hayırları ise Hakk Teâlâ’nın,  [Baki olan iyi (amel ve hareketler), Rabbinin nezdinde sevapça daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)] ve [Sizin nezdinizdeki tükenir, Allah’ın indindeki ise bakidir. (Nahl Suresi, 96)] ayetlerinin de ifade ettiği gibi asla sona ermez.

c) Bu insanın ve o malın yarına çıktığını kabul etsek bile belki de bir hastalık, bir acı, bir elem veya benzeri bir mani onun bu maldan faydalanmasını engelleyebilir. Halbuki ahiretin faydaları böyle değildir.

d) Yarın insanın o maldan istifade edebileceğini farzetsek bile dünya lezzetleri elem ve acılarla karışıktır ve dünya menfaatleri sıkıntılarla doludur. Bu, gizli olmayan bir durumdur. Ahiretin menfaatleri ise böyle değildir.

e) Bu faydaların, yarın sıkıntı ve elemlerden uzak olarak meydana geleceğini kabul etsek bile ne var ki bunlar devam etmezler ve sürekli olmazlar. Bilakis sonlu ve fanidirler. Dünya lezzeti ne kadar kuvvetli ve mükemmel olursa, onu yitirdiği zaman insanın duyacağı üzüntü ve tahassür de o derece şiddetli olur. Ahiret menfaatleri ise, sona ermekten ve zeval bulmaktan masundurlar.

f) Dünya menfaatleri hissidir. Ahiret menfaatleri ise aklîdir. Hissî olan değersiz, aklî olan ise şerefli ve üstündür. (Fahreddin er-Râzî)