اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِنْ | eğer |
|
2 | يَنْصُرْكُمُ | size yardım ederse |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | فَلَا | artık yoktur |
|
5 | غَالِبَ | yenecek |
|
6 | لَكُمْ | sizi |
|
7 | وَإِنْ | ve eğer |
|
8 | يَخْذُلْكُمْ | sizi yüz üstü bırakırsa |
|
9 | فَمَنْ | kimdir |
|
10 | ذَا |
|
|
11 | الَّذِي | kimse |
|
12 | يَنْصُرُكُمْ | size yardım edebilecek |
|
13 | مِنْ |
|
|
14 | بَعْدِهِ | O’ndan sonra |
|
15 | وَعَلَى |
|
|
16 | اللَّهِ | ve Allah’a |
|
17 | فَلْيَتَوَكَّلِ | dayansınlar |
|
18 | الْمُؤْمِنُونَ | Mü’minler |
|
اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ
اِنْ şart harfidir ve iki muzari fiili cezmeder. يَنْصُرْ , meczum muzari fiildir.
Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. لَا cinsini nefyeden olumsuzluk harfidir. غَالِبَ kelimesi لَا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir. لَكُمْ car mecruru لَا ’nın mahzuf haberine müteallıktır.
وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ
وَ atıf harfidir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. يَخْذُلْ fiili meczum muzari fiildir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. مَنْ istifham ismidir. Mübteda olarak mahallen merfûdur. ذَا işaret ismi sükun üzere mebnidir, haber olarak mahallen merfûdur.
الَّذ۪ي müfret müzekker has ism-i mevsûl, ذَا ’nın bedeli olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يَنْصُرُكُمْ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
يَنْصُرُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
مِنْ بَعْدِ car mecruru يَنْصُرُكُمْ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur
وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
وَ atıf harfidir. عَلَى اللّٰهِ car mecruru يَتَوَكَّلِ fiiline müteallıktır.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Takdiri; إن أراد المؤمنون النصر فليتوكّلوا على الله (Müminler zafer istiyorlarsa sadece Allah’a tevekkül etsinler) şeklindedir. لْ emir lam’ıdır. يَتَوَكَّلِ meczum muzari fiildir.
الْمُؤْمِنُونَ fail olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
يَتَوَكَّلِ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi وكل‘dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve taleb anlamları katar.
الْمُؤْمِنُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ
Fasılla gelen ayet, şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi يَنْصُرْكُمُ faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede bütün esma-i hüsnaya şamil lafza-i celalin müsnedün ileyh olması, müminleri uyarmak ve emre itaate teşvik amacına matuftur.
Şartın cevabı فَ karînesiyle gelen لَا غَالِبَ لَكُمْۚ cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. غَالِبَ , cinsini nefyeden لَا ’nın ismidir. لَكُمْۚ ’un müteallakı olan haber لَا ise mahzuftur. İsim cümlesi formunda gelerek sübut ifade eden cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ
Ayetin bu ikinci şart cümlesi وَ ’la önceki şart cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.
Şart üslubunda talebî inşâî isnad olan cümlede يَخْذُلْكُمْ şart fiilidir. Müspet muzari sıygada faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İstifham üslubunda talebi inşaî isnad olan cevap cümlesinde soru ismi olan مَنْ mübteda, ism-i işaret olan ذَا haberdir.
Has ism-i mevsul الَّذ۪ي ise ذَا ‘dan bedeldir. Bedel dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır. Mevsûlün sılası muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde tevcih sanatı vardır.
Cümlede fiilin muzari gelmesi tecessüm, istimrar ve teceddüt ifade eder.
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi tahkir ifade eder
Şartın cevap cümlesi istifham üslubunda gelmiştir. Fakat soru anlamı taşımayıp inkârî manaya geldiği için mecâz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ cümlesiyle وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
مَنْ ve مِنْ kelimeleri arasında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
يَخْذُلْكُمْ - يَنْصُرُكُمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
يَنْصُرُكُمْ - اِنْ - اللّٰهُ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
[Size] Bedir Savaşı’nda yardım ettiği gibi yine [Allah yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur. Ama eğer] Uhud ’da yardımsız bıraktığı gibi, [sizi yardımsız bırakırsa, O’nun dışında size yardım edecek kimdir?] Bu emrin tamamen Allah'a ait olduğuna ve O'na güvenip dayanmak gerektiğine dikkat çekmektedir. Burada, müminler ilâhî yardım ve desteği, sayesinde hak edecekleri şeyleri yapmaya ve taate teşvik edilmekte; kendisi yüzünden cezalandırılıp, yardımdan mahrum kalacakları tutum ve davranışlardan ve isyandan sakındırılmaktadır. (Keşşâf)
وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
وَ atıftır. Takdiri; إن أراد المؤمنون النصر [müminler eğer yardım istiyorlarsa] olan mahzuf şartın cevabı فَ karînesiyle gelmiştir. Cevap, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. عَلَى اللّٰهِ , amili olan فَلْيَتَوَكَّلِ fiiline takdim edilmiştir. Bu takdim, tahsis ifade eder. Müminler Allah'tan başkasına tevekkül etmesinler sadece Allah'a tevekkül etsinler, anlamındadır.
Allah isminde tecrîd sanatı vardır.
Mahzufla birlikte cümle şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Ayetin başındaki muhatap zamirinden bu cümlede gaib zamire dönülerek iltifat sanatı yapılmıştır.
[O halde, müminler] O’ndan başka yardım edecek biri olmadığını bildikleri ve O’na imanları bunu gerektirdiği için [sadece Allah’a güvenip dayansınlar,] işlerini O’na bıraksınlar. (Keşşâf)