يَا مَرْيَمُ اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ
يَا مَرْيَمُ اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ
يَا nida harfidir. مَرْيَمُ münadadır. اقْنُت۪ي fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Muttasıl zamiri ي ise fail olarak mahallen merfûdur.
لِرَبِّ car mecruru اقْنُت۪ي fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كِ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. وَ atıf harfidir. اسْجُد۪ي fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Muttasıl zamiri ي ise fail olarak mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. ارْكَع۪ي fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Muttasıl zamiri ي ise fail olarak mahallen merfûdur.
Mekân zarfı مَعَ kelimesi ارْكَع۪ي emir fiiline müteallıktır. الرَّاكِع۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ی’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.يَا مَرْيَمُ اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ
Müstenefe cümlesi olan ayet nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nidanın cevabı emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Yine emir üslubunda gelmiş وَاسْجُد۪ي ve ارْكَع۪ي cümleleri اقْنُت۪ي cümlesine atfedilmiştir.
رَبِّكِ izafeti muzâfın ileyhin şanı içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu takdirde Rab isminde tecrîd sanatı vardır.
ارْكَع۪ي - الرَّاكِع۪ينَ kelimeleri arasında iştikak cinası, mürâât-ı nazîr sanatları ve reddü’l-acüz ale’s-sadr, اقْنُت۪ي- اسْجُد۪ي - ارْكَع۪يوَ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatları vardır.
Ayetteki fiillerde cüz’iyyet alakasıyla mecaz-ı mürsel vardır.
Cüz’iyyet alakası: Bir şey söylenip bununla o şeyin tamamının kastedilmesidir. Yani cüz’ün söylenip bütünün murat edilmesidir. Bundan amaç mübalağadır. Buna zikr-i cüz irade-i kül de denir Bu ayet-i kerimelerde yer alan rüku ve secdeden murat namazdır. Namazın bir rüknü, tümü manasında kullanılmıştır. Bunlar namazın esaslarındandır. Bir şeyin bütününden bir cüz’ün zikredilmesi için cüz-kül arasında kuvvetli bir bağ olması lazımdır. Ayrıca mana ile siyak arasında da bir ilişki olması gerekir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Beyân İlmi)
اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي Hz. Meryem’e gönülden ibadet [kunût] ve secde etmesi söylenerek ona “namaz” kılması emredilmiştir, zira bu ikisi namazın rükünlerindendir; sonrasında da ona وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ [rükû edenlerle birlikte rükû et] denilmiştir ki bunun manası, “Namazın cemaatle olsun” ya da “Kendini namaz kılanlarla birlikte tanzim et, onların arasına dahil et, onlardan başkasının safında yer alma” şeklindedir. Onun döneminde bir grup insanın namazda secde ve kıyam yapıp rükû etmemeleri, diğer bir grup insanın ise rükû da yapıyor olmaları mümkündür, bu durumda ona, rükû etmeyenlerle değil, edenlerle birlikte olması emredilmiş olmaktadır. (Keşşâf)
Ey Meryem, Rabbine yani babasız çocuk sahibi olma durumuna boyun eğ, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et.
Yukarıda Allah ismi gelmişken burada Rab ismi gelmiştir. Rab isminde rububiyet manası yani terbiye, irşad manaları vurgulanır. Secde rükudan önce gelmiştir. Secde, rüku ve kunut; üçü de boyun eğmekle alakalı tabirlerdir.
Secde sadece namaz, diğeri ise cemaatle birlikte namaz diye yorumlanmış.
Vitr namazında okuduğumuz kunut duası tabiri bu ayette geçen ‘’boyun eğ’’ manasındaki اقْنُت۪ي fiilinin türevidir.
Bazen takdim, çoktan aza doğru gerçekleşir. Allah Teâlâ bu ayetinde ibadetlerin tümünü içine alan “kunut” ile başlamış, daha sonra “sücûd”u ve ondan sonra da rükû”yu zikretmiştir. (İzzet Marangozoğlu, Beyânî Tefsir Metodu -Fâdıl Sâlih es-Sâmerrâî Örneği-)
وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي kelimelerinin başındaki atıf وَ’ı, tertibi değil beraberliği ifade eder. Kulun, Allah’a en yakın olduğu zaman secde ettiği zamandır. “Sizden biri mescide girdiği zaman iki secde yapsın yani iki rekat namaz kılsın.” buyurmuştur. Yine مسجد lafzı da سجود (secde etme) masdarından bir isimdir ki bundan maksat, secde edilecek değil, namaz kılınacak yer demektir. Bir de namazın en şerefli parçası secdedir. Bir şeyi en şerefli parçasının ismi ile adlandırmak, meşhur bir mecaz çeşididir. (Fahreddin er-Râzî)
Meryem’e yapılan nidanın tekrarı, bu nidadan sonra gelecek emirler olduğunu bildirmek; nimetlerin hatırlatılması ise bunun zikrine bir hazırlık ve gereğini yapmaya teşvik içindi.
Burada Rab unvanının zikredilmesi, emre boyun eğmenin vücubunun illet ve sebebini zımnen bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
Sücûdun takdimi şükür manasına dahil olması içindir, çünkü makam şükür makamıdır. يا مَرْيَمُ اقْنُتِي şeklinde nidanın tekrarı, halinin şaşılacak bir durum olması sebebiyledir. Zira ilk nida melekleri dinlemesi için kafidir. Dolayısıyla bu ikinci nida Meryem’in dikkatini çekmek ve halini yüceltmek içindir. (Âşûr)