Âl-i İmrân Sûresi 54. Ayet

وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟  ...

Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَكَرُوا ve tuzak kurdular م ك ر
2 وَمَكَرَ ve tuzak kurdu م ك ر
3 اللَّهُ Allah da
4 وَاللَّهُ çünkü Allah
5 خَيْرُ en iyi خ ي ر
6 الْمَاكِرِينَ tuzak kurandır م ك ر
 

Tuzak kurma negatif bir kelimedir. İçinde fesat vardır. Kur’ânda da pozitif anlamda kullanılmaz. Burda “onlar da tuzak kurdular”dan sonra gelen “Allah da tuzak kurdu” kısmını “onların bu kötülüklerinin etkisini ortadan kaldırdı, tuzaklarını boşa çıkardı” şeklinde anlamamız doğru olur. “Allah tuzak Kur’ânların hayırlısıdır” kısmındaki “makirin” ismi faildir, yani zamansızdır. Şimdi de, sonra da, her ne zaman tuzak kurulsa Allah kötülerin o tuzağını boşa çıkaracaktır...

 

وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟


Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  مَكَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

وَ  istînâfiyyedir.  مَكَرَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur.

وَ  istînâfiyyedir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur. خَيْرُ  haberdir. الْمَاكِر۪ينَ۟  muzâfun ileyhtir. Cer alameti  ی’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

  


 

وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟


وَ  istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. 

وَ ’la gelen hal cümlesi  وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin Allah ismiyle marife olması kalplere korku salmak içindir.

Müsned, îcaz yollarından biri olan izafetle gelerek az sözle çok anlam ifade edilmiştir.

وَمَكَرُوا - مَكَرَ - الْمَاكِر۪  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Ayrıca  مَكَرُوا - مَكَرَ  kelimeleri arasında farklı manalara geldikleri için tam cinas ve bu cümleler arasında mukabele vardır. 

Burada مَكَرَ  (hile yapma) fiili, mecazen cezalandırmak manasında kullanılmıştır. Çünkü hile yapmak, tuzak kurmak Allahu Teâlâ’nın zatıyla uyuşmaz. Ancak bu cezaya onların mekri (hilesi) sebep olduğu için sebep alakasıyla mecaz-ı mürsel olmuştur. Lazım söylenmiş, melzum kastedilmiştir.  (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Bütün kemâl ve celâl sıfatların anlamlarını bünyesinde barındıran lafza-i celâlin tekrarı haşyet uyandırma amacına matuftur. Ayrıca bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Allah Teâlâ’nın kendinden Allah şeklinde bahsetmesi tecrîddir. 

Müminlere karşı girişilen hilelerin, kurulan her tuzağın aslında Allah’ın bu tuzak sahiplerine kurduğu bir tuzak olduğunu beyan eder. Başkalarına kurulan tuzak aslında kendilerine yöneliktir. Firavun ordusu ile Musa’yı takip etmiş kendisi boğulmuştur, Mekke’de müşrikler Hz. Peygamberi öldürmeye teşebbüs etmişler, O’na hicret yolu açılmıştır.

Ayette  müşâkele yapılmıştır. Buna göre Allah’a isnat edilen  مَكَرَ (tuzak kurma) lafzıyla hakiki anlamı değil de kâfirlerin planlarının boşa çıkarılması kastedilmiştir. (Adem Yerinde, Belagat İlminde Müşâkele Sanatı, Ebüssuûd, Âşûr)

Bu lafız, müteşâbihattan değildir. Çünkü bu, mükemmel ve sağlam tedbir manasınadır. Sonra örfte, başkalarına bir şer ulaştırmak için alınan tedbir manasına kullanılmıştır. Bu mana, Hak Teâlâ hakkında imkânsız değildir. (Fahreddin er- Râzî)

Mekr; karanlık, gizli, hissedilmeyecek hile ile diğerine zarar vermeye çalışmaktır. İsrailoğulları’nın buradaki hileleri, Hz. İsa’ya komploları yani Allah’ın kelimesini yok etmek için gizli gizli tedbirlere teşebbüs edip birden bire onu öldürmek üzere el altından birtakım kimseler tayin etmiş olmalarıdır. Ve Hristiyanların sözüne göre bu hileye havarilerden birisi de iştirak etmiş ve kâfirlere casusluk yapmış. Bu suikast, Hz. İsa’nın hem maddî hayatına hem manevî hayatına yönelmişti. Bir taraftan zulüm yaparak kendini öldürmek diğer taraftan davet ettiği tevhid dinini kaldırmak için mekr, hile ve hud’a düşünülüyordu. Artık İsa’nın çekilme zamanı gelmişti, fakat daha ölmeyecekti. İsrailoğulları bu hile dolayısıyla Hristiyanlığa bir hayli şeyler soktular, karıştırdılar, fakat arzularına erişemediler. İsa’yı öldüremediler. Hristiyanlığı ortadan kaldıramadılar. Onlar hile yaptılar Allah da onlara hile yaptı, onları hileden men etmedi, fakat hilelerinin cezasını verdi. Gerçekten Allah mekredenlerin hayırlısıdır. O’nun hilesi, başkalarınınki gibi şer ve zarar vermeyi hedef alan bir hile olmadığı gibi keşfi mümkün, önüne geçilebilir, durdurulur bir hile de değildir. Hatıra ve hayale gelmez, engin sırlarına erilmez yönlerden çevirir; imandan, doğruluktan çıkan, küfür ve hileye sapanların belalarını verir. Buna göre Allah’ın mekri lügat bakımından bilinen şer manasıyla değil, ona ceza olan ve müşâkele (şekli bir, manası zıt kelime getirmek) suretiyle hile denilebilen bir hayırdır. Hatta ilâhî hile, hile yapanlar için bile bir hayrı içerir. Çünkü onlara bu şekilde hilenin fenalığını, cezasını anlatır da uyanmalarına, tövbe etmelerine sebep olur. (Elmalılı)

مَكَر  fiilinin Allah’a isnat edilmesi, öncesindeki  مَكَرُوا (plan kurdular) fiiline müsahabetten  dolayıdır. Söz konusu lafız ilk geçtiği yerde hakikî anlamıyla kullanılırken ikinci yerde sözlük anlamından bağımsız farklı bir manada; “planı boşa çıkarma” manasında kullanılmış olup iki lafız arasında biçim ve fonetik uyum dışında bir alaka bulunmamaktadır. (Adem Yerinde, Belagat İlminde Müşâkele Sanatı)

Bu cümle önceki cümle için tezyîl cümlesidir. (Ebüssuûd)