مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِياًّ وَلَا نَصْرَانِياًّ وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفاً مُسْلِماًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | مَا |
|
|
2 | كَانَ | değildi |
|
3 | إِبْرَاهِيمُ | İbrahim |
|
4 | يَهُودِيًّا | yahudi |
|
5 | وَلَا | ne de |
|
6 | نَصْرَانِيًّا | hıristiyan |
|
7 | وَلَٰكِنْ | fakat |
|
8 | كَانَ | idi |
|
9 | حَنِيفًا | dosdoğru |
|
10 | مُسْلِمًا | bir müslüman |
|
11 | وَمَا |
|
|
12 | كَانَ | ve değildi |
|
13 | مِنَ | -den |
|
14 | الْمُشْرِكِينَ | müşrikler- |
|
İslâm, insan tabiatına ve fıtrata en uygun dindir. İslâm’ın özü, Allah’a tam teslim olmayı ve sadece O’na kul olmayı ifade eden “hanîflik”tir. Nitekim Yüce Allah, “(Habibim) sen yüzünü bir hanîf olarak (dini sadece Allah’a has kılarak) dine, Allah’ın o fıtratına çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmıştır.” (Rûm, 30/30.) buyurmuş, Rasûlullah (sav) da bir hadisinde Allah’ın bütün insanları hanîf olarak yarattığını söylemiştir.(M7207 Müslim, Cennet, 63.)
Bir başka hadiste Allah’ın en sevdiği din olarak ifade edilen (İbn Hanbel, I, 236.) “hanîflik”, Kur’ân’da, “Millete İbrâhîme hanîfen” (Bakara, 2/135.) ifadesiyle İbrâhim Peygamber’e izafe edilmiştir.
Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) peygamberlik geleneği içinde kendisini, bir binanın eksik kalmış son tuğlasına benzetmiştir. (B3535 Buhârî, Menâkıb, 18.)
Bütün peygamberler Allah’tan aldıkları ve özde aynı olan dini/İslâm’ı tebliğ etmişler ve risâlet Hz. Peygamber’le (sav) son bulmuştur. (Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 49)
Hanif kelimesinin genis anlami için:
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِياًّ وَلَا نَصْرَانِياًّ وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفاً مُسْلِماًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. كَانَ nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder. كَانَ ’nin ismi اِبْرٰه۪يمُ ’dur. Haberi ise يَهُودِيًّا ’dir.
نَصْرَانِيًّا kelimesi atıf harfi وَ ’la يَهُودِيًّا ‘e matuftur. وَ atıf harfidir.
لٰكِنْ istidrak harfidir, لٰكِنّ ’den muhaffefedir. كَانَ ‘nin dahil olduğu cümle isim cümlesidir. كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri هُو’dir. حَن۪يفًا kelimesi كَانَ ’nin haberidir. مُسْلِمًا ise ikinci haberdir.
وَ atıf harfidir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. كَانَ nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder. كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri هو zamiridir.
مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ car mecruru كَانَ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. Cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الْمُشْرِك۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِياًّ وَلَا نَصْرَانِياًّ وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفاً مُسْلِماًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
Ayet istînâfiyyedir. Menfi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber talebî kelamdır. Nefy harfi لَا ’nın tekrarı tekid ifade eder.
مَا كَانَ’li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî Tefsir 3/79)
وَلٰكِنْ istidrak harfidir. لٰكِنْ kendisinden sonra gelen cümleye, önceki cümlenin hükmüne muhalif bir hüküm kazandırır. Bu yüzden kendisinden önce, sonradan gelecek cümleye muhalif veya mütenakız bir sözün geçmesi lazımdır. (İtkan, c. 2 s. 474)
İstînâfa matuf olan ve كَانَ’nin dahil olduğu isim cümlesi وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ sözünde Müslümandan maksat, Allah’a itaat eden, boyun eğen, demektir. Yoksa Hz. İbrahim’in İslam dini üzere olduğu kastedilmemiştir. (Ruhu’l Beyan - Ebüssuûd)
مَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ cümlesiyle كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
كَانَ - مَا كَانَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı, لٰكِنْ - كَانَ kelimeleri arasında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
يَهُودِيًّا - نَصْرَ, حَن۪يفًا - مُسْلِمًاۜ kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
حَن۪يفًا - الْمُشْرِك۪ينَ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
Ayrıca ‘müşrik değildi’ demeye ihtiyaç olmadığı halde söylenmiş. Demek ki burada bir vurgu vardır. Mefhumu muhalifi, ‘ama siz şirk koşuyorsunuz’ manasıdır.
Son cümle manevi tekiddir.
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا [İbrahim, ne Yahudi ne de Hıristiyan idi.] Bu, her iki grubun Hz. İbrahim hakkındaki sözünün reddedildiğine dair bir açıklamadır.
وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ [Fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi.] Hz. İbrahim istikamet sahibi bir Müslümandı. Her türlü günahtan uzak dururdu. Hac yapmış ve sünnet olmuştu. Siz ey ehli kitap! Böyle değilsiniz ve onu takip etmiyorsunuz. [Müşriklerden de değildi.] Sizler ise “Üzeyir Allah’ın oğludur.”, “Mesih Allah’ın oğludur.” dediğiniz için müşriklerdensiniz. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr - Ebüssuûd)