فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
فَ atıf harfidir. مَنْ şart ismi iki fiili cezmeder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. افْتَرٰى şart fiili olup elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Aynı zamanda mübtedanın haberidir. عَلَى اللّٰهِ car mecruru افْتَرٰى fiiline müteallıktır. الْكَذِبَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
مِنْ بَعْدِ car mecruru aynı şekilde افْتَرٰى fiiline müteallıktır. ذا işaret ismi olup sükun üzere mebni mahallen mecrur, muzâfun ileyhtir. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. İsim cümlesidir. İşaret ismi اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. Munfasıl zamir هُمُ ikinci mübteda veya fasıl zamiridir. الظَّالِمُونَ ise هُمُ ’un veya اُو۬لٰٓئِكَ ’nin haberidir. Cemi müzekker salim olduğu için و ’la merfû olmuştur.
الظَّالِمُونَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.
افْتَرٰى fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi فري ’dır. İftiâl babı fiile, mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.فَمَنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ayet önceki ayete فَ ile atfedilmiştir. فَ’nin istînâfiyye olduğu da söylenmiştir.
Şart üslubunda gelmiş olan cümle, faide-i haber inkârî kelamdır.
Mazi fiil sıygasında gelen …افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ şart cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart cümlesi …افْتَرٰى aynı zamanda مَنِ ’in haberidir. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkibin, مَنِ ’in haberi olmasına da cevaz vardır.
Mütekellimin Allah Teâlâ olduğu ayette lafza-i celâlin zikri tecrîd sanatıdır.
Cümledeki işaret isminde istiare vardır. ذٰلِكَ ile hükümlere işaret edilerek onlara dikkat çekilmiştir. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyleri işaret etmekte kullanılır. Bu ayette olduğu gibi aklî bir şey için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
فَ karînesiyle gelen cevap cümlesi, isim cümlesi formunda gelmiş faide-i haber inkârî kelamdır. Fasıl zamiri ve müsnedin tarifiyle tekid edilmiştir.
Müsnedün ileyhin işaret ismi اُو۬لٰٓئِكَ’yle marife olması işaret edilenleri tahkir ifade eder.
افْتَرٰى - الْكَذِبَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
[Kim Allah'a yalan iftira ederse...] sözünde vurgu vardır. İftira etmek zaten yalanla olur. Ayrıca “yalan” denmesi vurgu içindir. Bir nevi mef’ûlu mutlak gibi olmuştur. İftiranın yalan olduğu zaten açıktır, bu cümlesi de mef’ûl olarak الْكَذِبَ’nin gelmesi, ıtnâb sanatının îgāl babındandır. (Âşûr)
الكذب’deki ال, cins içindir. (Âşûr)
Bu ayet onların Tevrat’a uymadıkları ile ilgilidir. Tevrat kelimesi gizlemek manasındaki ورى ’dan gelir.
İftira, " yalan uydurmaktır. Bu kelimenin kökü olan فري yalan söylemek ve iftira etmek demektir. Bu kelimenin aslı, Arapların ifadesine dayanır ki, bu da deriyi kesip parçalamak demektir. Binaenaleyh yalan için ‘iftira’ kelimesi de kullanılmıştır. Çünkü yalan söyleyen kimse de, yalanıyla bir şeyin doğru olup olmadığını araştırmaksızın, o şey hakkında konuşarak kat'î ve kesin bir hüküm verir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)
Müsnedin tarifi, tahsis ve müsnedin kemalde büyüklüğünü bildirmek içindir. Yani onlar zalimlikte son derece ileri gitmiş, iyice haddi aşmışlardır.
[İşte onlar zalimlerin ta kendileridir.] ibaresi; ayetleri gizlemenin bir haksızlık, zulüm olduğunu bildirir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)